1990 yılıydı sanırım.
Sovyet Rusya çöküşteydi, sadece bitişi için resmi bir ilan bekleniyordu.
Dönemin İngiltere Başbakanı, Demir Leydi lakaplı Margaret Thatcher’a bir basın toplantısında gazetecinin biri:
“SSCB’ye (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) bağlı cumhuriyetler tek tek bağımsızlığını ilan ediyorlar. Artık “Demir Bloku” yok. Bu saatten sonra NATO’nun varlığının bir anlamı kalmıyor. NATO feshedilecek mi?” mealinde bir şeyler sormuştu.
Thatcher:
“Bilakis, bundan sonra NATO’ya daha fazla ihtiyaç var. Demir Bloku bitti ama ondan daha önemli bir düşmanımız var. Fundamentalist İslam yeni düşmanımızdır…”
Herkes şaşkındı. Çünkü o güne kadar İslam’ın/Müslümanların Batı’ya karşı bir tehdidi olmamıştı. Tersine, Müslümanların büyük kısmı “Yeşil Kuşak” ismi altında, Suud finanslı proje ile Komünizmle mücadelede Batı’ya hizmet etmişti.
Demir Leydi haklıydı. 40-50 yıl karşıt kamplarda olsalar da Batı Emperyalist Sisteminin düşmanı Komünizm/Sosyalizm değil İslam’dı.
Komünizmle usul yönünden anlaşamıyorlardı. Oysaki İslam’la hiçbir uzlaşacak yanları yoktu.
İslam; faize, fuhşa, kumara, ticarette hileye, aldatmaya, soykırıma, sömürüye, kısacası Emperyalist ve Kapitalist Batının üzerinde yükseldiği tüm her şeye karşıydı ve yok edilmesi gereken bir husus görüyordu.
Emperyalist Batı, bunu bildiğinden ara düşman Komünizmi bitirdikten sonra esas düşmanı İslam’a yöneldi.
Bu toplantıdan kısa süre sonra Saddam Kuveyt’i işgal etti. Ardından Amerika ve İngiltere’nin öncülüğünde Batı Körfez’e girdi.
Körfez Savaşı esnasında Anti Amerikancı söylem gelişmeye başladı. Sovyetleri dize getiren El Kaide, Amerika’yı hedefe aldı.
Akabinde 11 Eylül saldırısı, Afganistan’ın işgali ve 2. Körfez Savaşı, Suriye olayları, IŞİD derken gelinen nokta hepimizin malumu.
Emperyalist Batı 40 yıldır bilinçli şekilde İslam’ı/Müslümanları terörize etmeye çalışıyor. Terörize et; sonra işgal et, öldür ve sömür sloganıyla hareket ediyor.
Bir taşla 4-5 kuş birden vuruyor;
- Müslüman Coğrafyaları sömürüyor
- Olası kamuoyu tepkisini kırıyor
- İslamofobia oluşturarak (İslam’ı/Müslümanı öcü göstererek) Müslüman olmayan diğer dünya nüfusunun İslam’a yönelmesini engelliyor.
- Ve en önemlisi; kendi sistemini tehdit eden en büyük düşmanı İslam’ı engellemiş oluyor.
İnsanlık huzursuz ve bunalımda. Seküler düşünce, diğer dinler ve ideolojiler insanlığın beklentisine cevap veremiyor.
En büyük bunalımı müreffeh Batı toplumu yaşıyor.
Eğer gerçekten İslam’la tanışmış olsalar inanın topluluklar kitleler halinde İslam’a girerlerdi.
Ama bir yanda adından ve 1-2 ritüeli dışında İslam’la/İslami Yaşantıyla alakası olmayan 2 milyarlık Müslüman nüfusun örnek olamayışı; diğer yanda sistematik şekilde körüklenen İslamofobia (İslam’ın/Müslümanların öcü gösterilmesi projesi) nedeniyle Batı dünyası gerçek İslam’la tanışamıyor.
Gazze’de yaşananlardan dolayı İslam’ı merak edip araştıranların halini görüyorsunuz. Art arda İslam’a girenleri görüyor/okuyorsunuz.
Batı Toplumu ile İslam arasındaki en büyük engel İslamofobia. Ve bunu Emperyalist Sistemin Ağababaları çok iyi işliyor. Ama kabul edelim ki biz Müslümanlar da onların değirmenine su taşıyoruz.
İslam’ın gücü davetinde/tebliğindedir. Şiddet ise tebliği bitirir.
Silahı eline aldığında otomatikman onların istediği zeminde istediği pozisyonda mücadeleye başlıyorsun. Güç/silah onlarda, medya/algı oluşturma onlarda; haliyle maça 1-0 yenik başlıyorsun.
Gazze, Afganistan, Bosna’daki direnişler istisnadır ve öyle olması lazımdır. Çünkü orada taarruz değil nefsi müdafaa vardır.
Peygamberimizin 13 yıllık Mekke mücadelesinde şiddete başvurmamasının hikmetini iyi kavramak lazım.
Batı bizi terörize etmek (şiddete sürüklemek) için çabalıyor. Biz ise bu tuzağa düşmeyip silahsız bir mücadelede ısrarcı olmamız lazım.
Biz Müslümanlar, Gayrı Müslimleri öldürüp cehenneme gönderdiğimizde değil; onlara tebliği ulaştırıp iman etmelerine ve cennete gitmelerine vesile olduğumuz an kazanmış oluruz.