Şehirler yıkıldı, insanlar öldü.
Yetkililer en hızlı taraftan yıkılan betonları yeniden dikme derdindeler.
Tüm mesele 7-8 şiddetinde depreme dayanıklı beton evler yapmak.
Tamam, barınma önemli ihtiyaçlarından biri.
Şehirlerin inşası lazım.
Ama toplumu/nesli göz ardı ederek yapılan inşaların çok bir anlamı olmayacak.
Depremde yıkım ve ölüm sayısını artıran unsurların başında çarpık şehirleşme geliyordu.
Boşalan köyler, buna karşılık altyapısı ve üstyapısı eksik, mega köye dönen şehirler.
Deprem felaketi, büyük bir acı ve trajedinin yanında bir fırsat sundu bize:
Yıkılan şehirleri yeniden imar etme fırsatı verdi.
İnsanları şehirlerde üst üste yığmak; madden ve manen büyük sıkıntılara sebebiyet verdi.
İnsanlık onuruna yakışmayan bir yaşantımız var.
Her gün saatlerce sıkışık trafiklerde hem sağlığımızı, hem zamanımızı, hem de huzurumuzu kaybediyoruz.
Şehirleri yeniden inşa ederken, zemine ve betona gösterdiğimiz hassasiyeti, yapılaşmanın şekline de vermemiz gerekiyor.
Şehirleri küçültmek, köysel yaşamı teşvik etmek gerekiyor.
Şehri küçültme fikri, bazılarımıza uçuk gelebilir ama çok zor değil.
Öncelikle nüfusu çevresine yığan kurum ve yapıları farklı alana yaymak lazım.
Örneğin fabrikaları/organize sanayi alanlarını; üniversiteleri; nüfus, tapu gibi devlet dairelerini farklı alanlara yaydığımızda otomatikman bunlara bağlı nüfus/yapılaşma da yayılacaktır.
Birbirine yakın birkaç köy oluşturup bunların ortasında büyük AVM tarzı alışveriş ve sosyal mekanlar kurulursa insanların köy tarzı yaşama ilgisi artar.
Yeniden inşa edilecek alanlarda ilk önce (yarın oluşabilecek büyük şehir hesaplanarak ona göre) metro tünelleri, kanalizasyon, su ve elektrik gibi şebekelerin altyapısı, kavşak ve geçitler gibi üst yapılar tamamlanmalı. Daha sonra binalar inşa edilmeli.
Özetle, sosyal yaşamı güzelleştirecek daha birçok önlem ve projeler yapılabilir.
Var olan şehirleri yıkıp yeniden yapmak pahalı ve imkânsız ama depremde yıkılmış şehirler için bu imar düzenlemeleri pekâlâ yapılabilir.