Dostluk önemlidir.
Kimi zaman anne-babanıza, kardeşinize, evladınıza veya eşinize anlatamadıklarınızı dostlarınızla paylaşırsınız.
Dost, saatlerce yanında hiç konuşmadan oturabildiğiniz kişidir.
Dost, sayfalarca kelimeyi dostunun bir mimik veya bir bakışıyla anlar.
Dostluğun olduğu yerde çıkar ve menfaat olmaz. Zaten çıkar ve menfaatin olduğu yerde dostluk olmaz.
Dost, sırtını dayadığın bir dağdır.
Bir de apayrı bir dost var:
Allah.
Basit bir makam sahibi beşere bile ancak randevu ile çıkabilirken;
O'nun kapsını istediğin zaman randevusuz çalabilirsin.
Gecenin bir saatinde secdeye varıp acziyetini, derdini, kırgınlığını, sana yapılan haksızlıkları anlatabilirsin.
Her sırrı bilen, her şeye gücü yeten Kadiri Mutlaktır O.
Saatlerce içini döksen yüzünü ekşitmez, seni huzurundan kovmaz.
Yeter ki samimi ve içten ol.
Sadece dinlemez; yardım da eder, sıkıntını da giderir.
Ne yazık ki çoğumuz bu dostun, bu dostluğun farkında değil.
Secdemizi, orucumuzu, zekâtımızı lütuf görüyoruz.
Oysaki ibadetlerimiz, hayır ve hasenatlarımız bu dostluğu yakalamak, huzuruna çıkmak için bir bahanedir aslında.
O dostla muhabbet etmek için bir samimiyet göstergesidir.
Tüm zamanımızı, gücümüzü harcadığımız dünyevi şeyler, avucumuzda kayıp gittiğinde yalan olduğunu anlıyoruz.
Her şey fani; baki olan Allah.
Ne mutlu dostu Allah olana.