Çocukluğumuzda “Ne zamandan beri Müslümansın?” sorusuna “Kalubeladan beri!” cevabını verememek ayıp karşılanırdı.(Elest Bezmi;Elestü bi Rabbikum?/Kalu Bela) Ama durum;hayata inkılabı konusunda en ufak bir işe yaramamakta; tersine “El-ezberî Müslümanlık” bu surette pekiştirilmektedir. Bezm-i elestte yapılan iletişimin mahiyeti üzerine görüşleri okumak isteyen, literatürü tarayabilir. Benim üzerinde duracağım husus, mistifikasyona (bulandırmaya) müsait oluşu ve mistifikasyonun sonuçları üzerinedir…
Sözün ayağı yere değmedikten sonra, bu dünyayı anlamlandırmanın bir gereği yoktur. Hitabeleştirme ve vecizeleştirmenin söz ve sözleşmenin yerini alması; cari “yaşam tarzı” karşısında bizi savunmasız bırakmaktadır, zira “yaşam tarzı”nın sirayeti çok hızlanmıştır, hız kesmeyecektir.
Tevhid bulandırılmış,adalet kaybolmuş ve kitleleştirme,putperestliği boyunda kolye haline getirmiştir.Çıkarları uğruna, her çeşit iktidarı meşrulaştıran Yeryüzü Devleti-Tanrı Devleti gibi fundamental reform ve rasyonalizasyonların uzantısında gerçekleşen bu durum ;kapitalizmi,Modernizmi ve Fenomenizmi dayatmaktadır…
Endüstri devriminin başlangıcını kabaca on sekizinci yüzyılın ikinci yarısı sayarsak; insanlık neredeyse üç yüzyıldır teknolojik kudrete sahip olanların hakimiyeti altında yaşamaktadır. Kudretlilerin eşya üzerindeki vahşi tasarrufunu uygarlık tesmiye etmek başlı başına illüzyondur. Terakki kıyafetine büründürülmüş bu vahşeti durdurmayı hedef olarak görmeyenlerin bütün iddia, mefkure ve siyasetleri boşunadır,oyalamadır,aldatmacadır…
‘’Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun…’’
(Bedri Rahmi Eyuboğlu/’’Üç dil’’ şiirinden)
Mernuş, “ashab-ı kehf”ten birinin adıymış, şairin rastgele böyle bir isme hitap etmediği anlaşılıyor. Memik de diyebilir miydi, bilemem. Malumunuz, “Uyu Memik oğlan uyu/Öte geçelerde büyü” diye bir türkü var.İster Memuş olsun ister Memik bu millet; otobüsü bir defa daha kaçırırsa kaç yüz yıl daha uykusundan uyanmaz bilinmez. ..
Modernliğin işgalindeki şimdiki zaman içerisinde yaşamlarını sürdüren insanlar, yerinde sayan bir hareketlilikle malûl iken; gelecek, hitabe ve vecizelerin yarattığı atalet zemininde tecelli eder. Bu, “Akıllı düşünürken, deli dağı aşar!” durumudur. Cari hukukî ölçülerin ve demokrasinin nefsin tatminine açtığı imkânlar, legal çerçevede mümkün hale getiriliyorsa; “Alan da satan da razıdır!” durumu gerçekleşir. “Mala, davara, iktidara” zararı olmayan her fiil serbesttir. Böyle değilse asayiş berkemal… Böyle ise, neden böyle olduğu hızla cevap ve çözüme muhtaçtır…
Ve bu çözüm; Tevhid,Adalet ,Özgürlük eksenine oturtulmuş cari ‘’ yaşam tarzı’’ile mümkündür…
Havsala ; mevcudu kavrama ve anlamlandırma kabiliyeti demektir.
Şimdi ve artık ‘’havsala’’yı çalıştırma vaktidir…