Kahve Kitap
Mustafa BAYGIN
Köşe Yazarı
Mustafa BAYGIN
 

TELAFİSİ İMKÂNSIZ LİMANLARA YOL ALMAK

  Türkiye, 17 Aralık 2013 Salı günü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü polisi, ‘yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla’ ve “Yabancı uyruklu kişilerin usulsüz şekilde Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığına geçirilmesi” ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında çeşitli adreslere operasyonlar başlatılmış ve 40 şüphelinin gözaltına alındığı basına yansımıştı. Tabi soruşturmanın diğer boyutlarının olduğu da kamuoyuna yansıyor. Suçlamalarda; sahte belge ve hayali ihracat gibi yöntemlerle kara para transferi yapıldığı. Belediyelerin imara açmadığı arazilerde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkilerinin rüşvet karşılığı kullanılarak imara açma, Fatih Belediye sınırları içerinde bulunan SİT alanlarının rüşvetle imara açılması ve buralarda inşaat yaptırılmasına izin verilmesi. Marmaray kazıları sırasında çıkan tarihî eserlerin kamuoyuna açıklanmadan el altından satıldığı. Topkapı Sarayı’ndaki tarihî değerdeki eşyalar, bazı yurt dışındaki yabancı zenginlere gönderildiği iddiaları yer alıyor.   BAKAN ÇAĞLAYAN TOPLANTISINI İPTAL ETMİŞTİ Operasyonun yapıldığı aynı gün sabah saat 09.45’te, Ekonomi Bakanlığı’nda yapılması planlanan törene, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile katılacağı, Gölbaşı Eğitim ve Sosyal Tesisi ’nin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na devredilmesine ilişkin protokolün imza törenini Bakan Çağlayan iptal etmişti. GÜLER'İN SOFYA PROGRAMI İPTAL EDİLDİ Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in de katılacağı sınır kapısıyla ilgili ortak anlaşma imza töreni iptal edildi. Bulgaristan İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, iptalin nedeni açıklanmamıştı. Kapıkule sınır kapısında kurulması öngörülen polis ve gümrük ortak temas merkezinin kuruluş ve işleyişine ilişkin anlaşma törenine Yunanistan Kamu Düzeni ve Vatandaşı Koruma Bakanı ve Bulgaristan İçişleri Bakanı ’da katılacaktı ancak imza olmadı. İşin içinde bakan çocuklarının adları da yer alıyor ve geçtiğimiz haftalarda ortaya atılan “KASET” iddiaları sanki bu operasyonla gün yüzüne çıkartılmak isteniyor gibi bir durum hâsıl oluyordu. Gözaltına alınanlar ve bilgisine başvurulan şüphelilerden arasında, Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Ekonomi Bakanının Özel Kalem Müdürleri M.B.K ve O.K., Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Danışmanı Songül S., Çevre Şehircilik Genel Müdürü M.A.K., Ebru Gündeş'in eşi Reza Zerrab, Ali Ağaoğlu, Osman Ağca , özel şirket sahibi Emrullah Turanlı, Halk Bankası Genel Müdürü  Süleyman Arslan, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir gibi birçok tanınmış isim yer aldı. Yaşananların bir iktidar, cemaat çekişmesi olarak ortalarda dolaşması, geleceğin tehlikeli kapışmalarına kapı aralamaktadır. Ne yazık ki (yok denilse de) toplumda oluşan algı bu şekilde gelişmektedir.   Algı Değiştirilmezse Sonuçları, Telafisi İmkânsız Zararlara Sebebiyet Verir. Bu algı diğer hiçbir olaya benzemez. Sağ/sol, laik/anti laik,  vs. gibi ayrıştırmalarla kıyas kabul etmez olgudur. Cemel vakası (Müslümanlar arsındaki ilk savaş), sıffin savaşı (ki Müslümanlar arasındaki ilk fitnenin zuhur etmesi olayının sonucudur). Kerbelâ’da yaşananalar ve Hz Hüseyin’in katledilmesi İslam âleminin en büyük yaralarıdır. Halen kapatılamıyor. Cemel Vakası ya da Cemel Savaşı (656), Hz. Ali (kv) ile Hz. Aişe taraftarları arsında (Basra’da) yaşanan çekişmenin sonucudur. Ve Müslümanlar arasında çıkan ilk iç savaştır. Bunun dahi etkisi halen bu güne kadar kendisini toplum içinde hissettirmektedir. Savaşın sonunda kazananları değil kaybedeni olmuştur. İslâm Âlemi ’dir kaybeden. Hz. Aişe, Hz. Ali tarafından Medine'ye gönderildi. Savaşta her iki tarafın da yaklaşık onar bin kayıp verdikleri kayıtlara geçmiştir. Bu gün bir birine uzak ve ötekileşmiş olarak duran taraftarlar halen kendi içlerinde gizli bir husumeti sürdürürken, bilmezler mi ki, o gün, Hz. Osman’ın evinin etrafının sarıldığında, Hz. Aişe, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Zübeyir haberdar edilmiş ve Hz. Osman’a yardıma koşmuşlardır. Dahası Hz. Ali (kv), Hz. Osman’a karşı isyan edenleri azarlamış, yapılanın, değil Müslümana, kâfire dahi yakışmadığını oradaki isyancılara ifade etmiştir. İçeride susuz bırakılan Hz. Osman’a su göndermiş, oğulları Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan ile birlikte kölelerini Hz. Osman’ı korumaları için görevlendirmiştir. Bu koruma nedeniyle isyancıların planı bozulmuş ancak başka bir yol izleyerek Hz. Osman’ı yine de katletmeyi başarmışlardır. Sıffin Savaşının (657) etkisi bugün halen Suriye içinde devam ettirilmeye çalışılmakta ve ne yazık ki Kerbelâ’da olduğu gibi masum insanlar katledilmektedir. (Hz. Osman’ın akrabası olan Suriye Valisi Muaviye’nin asiler tarafından katledilmesi, akabinde fitnecilerin, Hz. Ali (ra)’nın, Muaviye’nin katillerinden destek almak için soruşturma yaptırmadığı iddiaları üzerine Hz. Ali’ye karşı başlatılan isyan ve akabinde bastırılmak istenen bu isyanın sonucudur sıffin savaşı. Kazanını olmamış, kaybedeni İslâm âlemi olmuştur.   Dostoyevski’nin  “Babalar ve Oğullar” Romanı Değil Yaşananlar Türkiye’yi derinden sarsan son operasyon ile kamuoyuna yansıdığı şekliyle, büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, özellikle 35-40 yaşın üzerinde olanlar için geriye dönük bazı olayların hatırlanmasını ve kıyas yapmalarını sağladı gibi. Genç nesil şaşkınlıkla ilk kez böylesine büyük bir mali vurgun ve talan iddiası ile göz altıları duyuyor, görüyor ve de şaşkınlığını yaşıyor olabilir. Eskiden gelen yolsuzluklar olayının devam edip etmediğini gösterecek bu soruşturmalar. Sadece duyum üzerinden, birkaç kare fotoğraf üzerinden, herkes kendi aklınca bir kıyaslama yaptıkça, ortalıkta bilgi kirliliği alabildiğine artacak ve gerçeklerin anlaşılması daha güç olacaktır. Yetmeyecek, “TARAFTARLAR” oluşacaktır ki en büyük tehlike ede budur aslında. İktidarda yolsuzluk deyince (süreci bilenler hatırlayacaktır) Merhum Turgut Özal'ın ANAP iktidarında basına yansıyanlar akla geliyor. Turgut Özal'ın ailesi ve fotoğraf karesinde yer alan yakın çevresi için “HANEDANLIK” yakıştırması yapılmış ve neredeyse Türkiye’de kimsenin erişemeyeceği lüks yaşantıları, şatafatları zamanın en büyük tartışma konularıydı.  O günlerde gündeme yeni gelen ve uygulanmaya başlayan bugünkü KDV dahi başka manalarda kullanılmıştı. Kızı Zeynep ile Davulcu (müzisyen) Asım (Ekren) ile aileye rağmen evlenmesi, gazetelerin manşetlerini süslemişti.(KDV: Kızını Davulcuya Verdi diye yorumlanıyordu.) Hatta o günün ünlü bir iş adamı Özal’ın kızına Jaguar araba hediye edince de gündem daha da yoğunlaşmış ve aylarca gazetelerin birinci sayfalarını doldurmuş, hakkında daha sonraları kitap yazılmıştı. (O güne kadar jaguar markayı bilen, gören çok fazla insanımızda yoktu.) Hafızamızı zorladığımızda hatırlarız, Türk Siyasi Tarihinin en garip partilerinden biri meydana çıkmış ve adını BANAP koymuşlardı (1986). Maksat Özal ailesini ve Partisi ANAP’ı eleştirmek, tiye almak için.. Çünkü partinin amblemi Davul ve davulu delip içinden geçen Jaguar’dı. Sonrasında, siyasi literatürümüzde yer alacak olan “Rüşvetin Belgesi mi olur” sözünün yer alacağı Civangate skandalı. İSKİ yolsuzluğu, vs. iktidarla ilişkilendirilen yolsuzluklar yaşandı bu ülkede. Yine Merhum Özal Döneminde, Bakanlarının ihbar edilip Yüce Divan’da yargılanmaları 40 yaş üzerindeki insanların çok rahata hatırlayabileceği usulsüzlük olaylarının örnekleridir. Bugün gelinen noktada, “benim hırsızım iyidir” mantığı güdülmeden olayları çözümlenmelidir. İmânın şartı 6’dır, yedincisi ise Haddi Bilmektir, yine İslâm’ın şartı 5’tir, altıncısı ise haddi bilmektir der büyüklerimiz. O zaman yukarıda örneklerini verdiğimiz İslâm âlemini bir birinden ötekileştirmekten öte bir işe yaramayan savaşların, vakaların olmaması için, Bel’âmlaşmadan, Firavunlaşmadan, kamu malı üzerinden, nüfuz kullanarak Karunlaşmak isteyenler, adaletsizlik yapanlar, hak gaspında bulunanalar ve bu çabada olanlar. Kim olursa olsunlar, ifrazat gibi devletin içinden atılmalı, suçlu ile mağduru yer değiştirmeden asla ve kat’a adaletten sapılmadan hakkaniyetli kararlar verilmelidir. Beni savunurken ve hakkımı ararken iyi, başkasının hakkını, hukukunu ararken kötü görülmemelidir, Adalet mekanizması içinde yer alanlar. Onlarda görevlerini kötüye kullanmamalıdır, hiçbir zaman.   Güzel Sözler: İman Bir Hazine, İblis Bir Hırsız, Akıl İse Hazinedardır. Hazinedar Giderse Hırsız Hazineyi Çalar.                                                                                                                                         Hacı Bektaşi Veli  
Ekleme Tarihi: 24 Aralık 2013 - Salı

TELAFİSİ İMKÂNSIZ LİMANLARA YOL ALMAK

 

Türkiye, 17 Aralık 2013 Salı günü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü polisi, ‘yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla’ ve “Yabancı uyruklu kişilerin usulsüz şekilde Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığına geçirilmesi” ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında çeşitli adreslere operasyonlar başlatılmış ve 40 şüphelinin gözaltına alındığı basına yansımıştı.

Tabi soruşturmanın diğer boyutlarının olduğu da kamuoyuna yansıyor.

Suçlamalarda; sahte belge ve hayali ihracat gibi yöntemlerle kara para transferi yapıldığı. Belediyelerin imara açmadığı arazilerde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkilerinin rüşvet karşılığı kullanılarak imara açma, Fatih Belediye sınırları içerinde bulunan SİT alanlarının rüşvetle imara açılması ve buralarda inşaat yaptırılmasına izin verilmesi. Marmaray kazıları sırasında çıkan tarihî eserlerin kamuoyuna açıklanmadan el altından satıldığı. Topkapı Sarayı’ndaki tarihî değerdeki eşyalar, bazı yurt dışındaki yabancı zenginlere gönderildiği iddiaları yer alıyor.

 

BAKAN ÇAĞLAYAN TOPLANTISINI İPTAL ETMİŞTİ

Operasyonun yapıldığı aynı gün sabah saat 09.45’te, Ekonomi Bakanlığı’nda yapılması planlanan törene, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile katılacağı, Gölbaşı Eğitim ve Sosyal Tesisi ’nin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na devredilmesine ilişkin protokolün imza törenini Bakan Çağlayan iptal etmişti.

GÜLER'İN SOFYA PROGRAMI İPTAL EDİLDİ

Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in de katılacağı sınır kapısıyla ilgili ortak anlaşma imza töreni iptal edildi. Bulgaristan İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, iptalin nedeni açıklanmamıştı. Kapıkule sınır kapısında kurulması öngörülen polis ve gümrük ortak temas merkezinin kuruluş ve işleyişine ilişkin anlaşma törenine Yunanistan Kamu Düzeni ve Vatandaşı Koruma Bakanı ve Bulgaristan İçişleri Bakanı ’da katılacaktı ancak imza olmadı.

İşin içinde bakan çocuklarının adları da yer alıyor ve geçtiğimiz haftalarda ortaya atılan “KASET” iddiaları sanki bu operasyonla gün yüzüne çıkartılmak isteniyor gibi bir durum hâsıl oluyordu.

Gözaltına alınanlar ve bilgisine başvurulan şüphelilerden arasında, Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Ekonomi Bakanının Özel Kalem Müdürleri M.B.K ve O.K., Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Danışmanı Songül S., Çevre Şehircilik Genel Müdürü M.A.K., Ebru Gündeş'in eşi Reza Zerrab, Ali Ağaoğlu, Osman Ağca , özel şirket sahibi Emrullah Turanlı, Halk Bankası Genel Müdürü  Süleyman Arslan, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir gibi birçok tanınmış isim yer aldı.

Yaşananların bir iktidar, cemaat çekişmesi olarak ortalarda dolaşması, geleceğin tehlikeli kapışmalarına kapı aralamaktadır. Ne yazık ki (yok denilse de) toplumda oluşan algı bu şekilde gelişmektedir.

 

Algı Değiştirilmezse Sonuçları, Telafisi İmkânsız Zararlara Sebebiyet Verir.

Bu algı diğer hiçbir olaya benzemez. Sağ/sol, laik/anti laik,  vs. gibi ayrıştırmalarla kıyas kabul etmez olgudur.

Cemel vakası (Müslümanlar arsındaki ilk savaş), sıffin savaşı (ki Müslümanlar arasındaki ilk fitnenin zuhur etmesi olayının sonucudur). Kerbelâ’da yaşananalar ve Hz Hüseyin’in katledilmesi İslam âleminin en büyük yaralarıdır. Halen kapatılamıyor.

Cemel Vakası ya da Cemel Savaşı (656), Hz. Ali (kv) ile Hz. Aişe taraftarları arsında (Basra’da) yaşanan çekişmenin sonucudur. Ve Müslümanlar arasında çıkan ilk iç savaştır. Bunun dahi etkisi halen bu güne kadar kendisini toplum içinde hissettirmektedir. Savaşın sonunda kazananları değil kaybedeni olmuştur. İslâm Âlemi ’dir kaybeden. Hz. Aişe, Hz. Ali tarafından Medine'ye gönderildi. Savaşta her iki tarafın da yaklaşık onar bin kayıp verdikleri kayıtlara geçmiştir.

Bu gün bir birine uzak ve ötekileşmiş olarak duran taraftarlar halen kendi içlerinde gizli bir husumeti sürdürürken, bilmezler mi ki, o gün, Hz. Osman’ın evinin etrafının sarıldığında, Hz. Aişe, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Zübeyir haberdar edilmiş ve Hz. Osman’a yardıma koşmuşlardır. Dahası Hz. Ali (kv), Hz. Osman’a karşı isyan edenleri azarlamış, yapılanın, değil Müslümana, kâfire dahi yakışmadığını oradaki isyancılara ifade etmiştir. İçeride susuz bırakılan Hz. Osman’a su göndermiş, oğulları Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan ile birlikte kölelerini Hz. Osman’ı korumaları için görevlendirmiştir. Bu koruma nedeniyle isyancıların planı bozulmuş ancak başka bir yol izleyerek Hz. Osman’ı yine de katletmeyi başarmışlardır.

Sıffin Savaşının (657) etkisi bugün halen Suriye içinde devam ettirilmeye çalışılmakta ve ne yazık ki Kerbelâ’da olduğu gibi masum insanlar katledilmektedir. (Hz. Osman’ın akrabası olan Suriye Valisi Muaviye’nin asiler tarafından katledilmesi, akabinde fitnecilerin, Hz. Ali (ra)’nın, Muaviye’nin katillerinden destek almak için soruşturma yaptırmadığı iddiaları üzerine Hz. Ali’ye karşı başlatılan isyan ve akabinde bastırılmak istenen bu isyanın sonucudur sıffin savaşı. Kazanını olmamış, kaybedeni İslâm âlemi olmuştur.

 

Dostoyevski’nin  “Babalar ve Oğullar” Romanı Değil Yaşananlar

Türkiye’yi derinden sarsan son operasyon ile kamuoyuna yansıdığı şekliyle, büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, özellikle 35-40 yaşın üzerinde olanlar için geriye dönük bazı olayların hatırlanmasını ve kıyas yapmalarını sağladı gibi.

Genç nesil şaşkınlıkla ilk kez böylesine büyük bir mali vurgun ve talan iddiası ile göz altıları duyuyor, görüyor ve de şaşkınlığını yaşıyor olabilir.

Eskiden gelen yolsuzluklar olayının devam edip etmediğini gösterecek bu soruşturmalar.

Sadece duyum üzerinden, birkaç kare fotoğraf üzerinden, herkes kendi aklınca bir kıyaslama yaptıkça, ortalıkta bilgi kirliliği alabildiğine artacak ve gerçeklerin anlaşılması daha güç olacaktır. Yetmeyecek, “TARAFTARLAR” oluşacaktır ki en büyük tehlike ede budur aslında.

İktidarda yolsuzluk deyince (süreci bilenler hatırlayacaktır) Merhum Turgut Özal'ın ANAP iktidarında basına yansıyanlar akla geliyor. Turgut Özal'ın ailesi ve fotoğraf karesinde yer alan yakın çevresi için “HANEDANLIK” yakıştırması yapılmış ve neredeyse Türkiye’de kimsenin erişemeyeceği lüks yaşantıları, şatafatları zamanın en büyük tartışma konularıydı.  O günlerde gündeme yeni gelen ve uygulanmaya başlayan bugünkü KDV dahi başka manalarda kullanılmıştı. Kızı Zeynep ile Davulcu (müzisyen) Asım (Ekren) ile aileye rağmen evlenmesi, gazetelerin manşetlerini süslemişti.(KDV: Kızını Davulcuya Verdi diye yorumlanıyordu.) Hatta o günün ünlü bir iş adamı Özal’ın kızına Jaguar araba hediye edince de gündem daha da yoğunlaşmış ve aylarca gazetelerin birinci sayfalarını doldurmuş, hakkında daha sonraları kitap yazılmıştı. (O güne kadar jaguar markayı bilen, gören çok fazla insanımızda yoktu.)

Hafızamızı zorladığımızda hatırlarız, Türk Siyasi Tarihinin en garip partilerinden biri meydana çıkmış ve adını BANAP koymuşlardı (1986). Maksat Özal ailesini ve Partisi ANAP’ı eleştirmek, tiye almak için.. Çünkü partinin amblemi Davul ve davulu delip içinden geçen Jaguar’dı.

Sonrasında, siyasi literatürümüzde yer alacak olan “Rüşvetin Belgesi mi olur” sözünün yer alacağı Civangate skandalı. İSKİ yolsuzluğu, vs. iktidarla ilişkilendirilen yolsuzluklar yaşandı bu ülkede. Yine Merhum Özal Döneminde, Bakanlarının ihbar edilip Yüce Divan’da yargılanmaları 40 yaş üzerindeki insanların çok rahata hatırlayabileceği usulsüzlük olaylarının örnekleridir.

Bugün gelinen noktada, “benim hırsızım iyidir” mantığı güdülmeden olayları çözümlenmelidir.

İmânın şartı 6’dır, yedincisi ise Haddi Bilmektir, yine İslâm’ın şartı 5’tir, altıncısı ise haddi bilmektir der büyüklerimiz.

O zaman yukarıda örneklerini verdiğimiz İslâm âlemini bir birinden ötekileştirmekten öte bir işe yaramayan savaşların, vakaların olmaması için, Bel’âmlaşmadan, Firavunlaşmadan, kamu malı üzerinden, nüfuz kullanarak Karunlaşmak isteyenler, adaletsizlik yapanlar, hak gaspında bulunanalar ve bu çabada olanlar. Kim olursa olsunlar, ifrazat gibi devletin içinden atılmalı, suçlu ile mağduru yer değiştirmeden asla ve kat’a adaletten sapılmadan hakkaniyetli kararlar verilmelidir.

Beni savunurken ve hakkımı ararken iyi, başkasının hakkını, hukukunu ararken kötü görülmemelidir, Adalet mekanizması içinde yer alanlar. Onlarda görevlerini kötüye kullanmamalıdır, hiçbir zaman.

 

Güzel Sözler:

İman Bir Hazine, İblis Bir Hırsız, Akıl İse Hazinedardır. Hazinedar Giderse Hırsız Hazineyi Çalar.
                                                                                                                                         Hacı Bektaşi Veli

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler 2023 acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler 2023 casino siteleri

siyahbet