-
Sonrasında Dershaneler Kendiliğinden Kapanacaktır.
Son günlerin en hararetli tartışması şüphesiz ki, iktidar tarafından, Dershanelerin kapatılması, ya da dönüştürülmesi kararının yasalaştırılmaya çalışılması.
İş öyle bir boyuta getirildi ki, hükümetin başı Başbakan Erdoğan ile iyilik hareketinin lideri olan Fethullah Hoca arasında, basın aracılığıyla, söz düellosuna dönüştürülmeye çalışıldı. Bu çekişme, lider durumundaki Erdoğan ve Fethullah Hoca arasında, polemiğe dönüştürülerek, “taraflar” sınıflandırılmaya, ötekileştirilmeye, ayrıştırılmaya kadar götürüldü.
‘Dershaneler Kapatılmasın’ diyen öbür tarafa(!), ‘kararımızdan dönmeyeceğiz’ cevabını sunan bu taraf(!).
Nedir Şu Dershaneler Meselesi?
İktidar kapatılması yönünde, kendince haklı gerekçeler sunarken, Öbür Taraf(!) “dershaneler olmasa, çocuklar üniversite kapısından giremez, terörün kıskacından kurtarılamaz” demeye kadar götürdü işi.
İş rakamlara, oranlara döküldü. Toplam eğitimin içinde, dershaneye giden öğrenci oranlarını açıklayan iktidara karşı, Cemaat, dershaneden önce sınav kazanan öğrenci sayısı ile dershane sonrasında sınavları kazanan öğrencilerin sayısındaki artışı örnek gösterdi.
Sonuçta tartışma halen devam ediyor; dershaneler kapatılsın mı, kapatılmasın mı?
Hükümet, parasız, eşit eğitimden yana karar alarak ‘dershaneler kapanacak’ diyor.
Anayasa’ya göre, dershanelerin kapanması hak gibi gözükürken, bir diğer cihetten de suç teşkil ediyor. Parasız eğitim, fırsat eşitliği, vs. açıdan bakıldığında, dershaneler eşitsizlik oluşturuyor ve Anayasaya göre kapatılmalı/dönüştürülmeli. Diğer cihetten, teşebbüs hürriyeti, kişilerin eğitim alma hakları olarak olaya bakıldığında kapatılmamalı diye yol gösteriyor.
Objektif Yorumlamak Gerekirse;
Dershaneler nereden icat oldu, son zamanlarda sayıları hızla aratarak çoğalmaya başladılar?
Başbakan Erdoğan, dönüştürülme kararının gerekçesinde altını çizerek dikkat çektiği noktada: öğrencilerin yetişip dershaneye gittiği kaynağın devlet okulları olduğu gerçeği var. Devlet okullarında eğitim veren öğretmenlerin yetersiz olduklarından, emek vermediklerinden kimsenin bahsetmeye, onları yok saymaya hakları olmadığını söylüyor. Çocukların, beş gün okul, 2 gün dershane koşuşturmalarından, ne tatil yaşayabildiklerini, ne de çocukluklarını tadabildiklerini ifade ederken, gelecekte psikolojik baskılarla yetişmiş insanlarla mücehhez bir ülkeye dikkat çekmeye çalışmaktadır.
İşin Diğer Boyutuna Da Bakmak Lazım;
Başbakan Erdoğan’ın haklı gerekçelerini haksızlaştıran YÖK, kapatılmalıdır ya da “YOK” edilmelidir.
Neden mi? Hepimizin aileden en az bir ferdi, okuyarak, okutarak, ya da eğitim vererek, eğitimin içerisindedir.
Sayın Başbakan Erdoğan diyor ya, “bu kez Nabi beyle bu iş olacak.” Neden diğer Milli Eğitim Bakanları ile olmadı? AK Parti iktidarı, kabinede en çok Milli Eğitim Bakanlığını değiştirmiştir. Buradan bakınca Bakanlık, Milli Eğitimin Ana Konusu olan Eğitim – Öğretim (Tâlim-Terbiye)’de müfredatı istenilen hale getirememiş demektir. Durum böyle olmamış olsaydı, Devlet okullarında, gecesini gündüzüne katan, öğrencilerine çok şeyler vermek, öğretmek isteyen öğretmenler, müfredat kapsamından dışarı çıkamadıkları için, kapsama alanı içinde görevlerini ifa etmeye çalışmaktadırlar. Yani ezcümle; Müfredât emrediyor, eğitmenler şak yapıyor. Olay bu kadar basit!
O Zaman Öğrenciler Dershanelere Neden İhtiyaç Duyuyor?
Evet, kimse kimseyi zorla, tatillerini çalarak, paralarını belki son kuruşlarına kadar bir araya getirterek, aile fertlerinin haklarını feda ederek çocuk okusun dershaneye ödesin diye de baskı kurmuyorlardır.
Bu zorlamayı yapan “sistemin bizatihi kendisidir.” İtham, iddia değil, gerçek bu.
SBS, Parasız yatılı bursluluk sınavı, LYS, ÖYS, ÜYS, bilmem daha ne sınavlarda, öğrenci sınav kazanmak için okuldan aldığı bilgilerle imtihana girdiği zaman ne yazık ki SIFIR çekiyor bazen.
Neden mi! YÖK’ün sınav sistemi için hazırladığı sınav soruları ile okullarda müfredat gereği hazırlanan öğrencinin aldığı bilgi çoğunlukla bir biriyle örtüşmüyor. Çocuklarda mecburen dershane gibi özel müteşebbisin bilgi ve sistem tecrübesine koşuyor.
Okuldaki sınav sitemi ile YÖK hazırladığı sınav sitemini çoğunlukla örtüşmediği bilinen bir gerçek iken, bu nedenle, sitemin kendi marifeti sonucu, zuhur eden dershaneleri suçlu göstermek, kabahati alet – edevatlarında arayan kötü usta durumuna düşmekten farklı bir şey değildir.
Ya müfredat YÖK’e, YÖK müfredata uydurulacak, ya da YÖK denilen kurum YOK edilecektir. Zaten web sitesindeki (http://www.YOK.gov.tr) ifadesi ile nerdeyse savunduğumuzu doğruluyor. Birincil öncelik bu olmalıdır.
Okulda öğretilmeyen, anlatılmayan, sınav sisteminin kendine özgü oluşturduğu spesifik sorularla karşılaşan öğrenci, veli, eğitmen soluğu dershane kapılarında almak zorunda bırakılıyor.
Devlet müfredatı ile okullarda verilen eğitim ve yine devlet kurumu eliyle hazırlanan sınav sisteminde uyum olmadığından, öğrenciler sağlıklı ve sonuca götüren “çözümleme” yapamadıklarından dershaneler ihtiyaçtan öte “ELZEM” hale gelmişlerdir.
Müfredatla sınav sistemi örtüştürülsün, dershanelerde, bu örtüşmelerin sonrasında değil, aynı saniyesinde kapatılsın. Fakir – fukara edebiyatı yapan ticari işletme konumundaki dershanelerinde gerçek niyetleri ortaya çıkmış olacaktır.
Sözün özü:
“Haddini bilen kimse, hakaret görmez.” Hz. Ali (kv)