Türkiye Olmadan Dünya Yaşayamaz
Önceki yazımızda, Türkiye’nin gücünü kırmak için âsimetrik saldırıların, Doğu Avrupa, Uzak Doğu, Orta Asya, Arap Yarımadası, Kuzey Afrika, Irak, Suriye üzerinden sürdürülmeye çalışıldığını aktarmaya çalışmıştım.
Yazımızın henüz mürekkebi kurumadan, Birleşik Arap Emirliklerine Drone/İHA ile değişik noktalardan saldırlar gerçekleştirildi. Gûyâ Husiler saldırmış oldular.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk’a ziyâret gerçekleştirirken, daha önce hâdleri bildirilen 10 ülkenin Büyükelçileri, Mâhkûm, Osman Kavala’nın dahi katılmadığı duruşmaya, Fransa, İtalya, Belçika, ABD, Norveç, AB, Hollanda, İsveç Büyükelçileri, Konsolosluk Temsilcileri, Elçi Müsteşarı, Milletvekili ile hazır ve de nâzır mahkeme salonunda yer alıyorlardı.
Diğer Taraftan da Almanya höykürüyordu, Türkiye’ye, “Türkiye, İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan yükümlülüklerini yıllardır yerine getirmiyor. … Gözümüz de İstanbul’daki duruşmada” diyerek açıktan açığa tehdit savurmaktan da geri kalmıyordu. …
Hedef: Türkiye’nin Güçlenmesini Engellemek İçin Sürekli Sorun Çıkarttırmak
Gelecekle bağlantılı günceli aktardıktan sonra, bir önceki yazımıza, Türkiye üzerine oynanan oyunlarına ve kurulan plânlarına, kaldığımız yerden devam etmeye çalışalım.
Kazakistan’da kontrollü darbe girişimi ile amaçlanan oluşturuldu. Amaç kurucu Başkan Nursultan Nazarbayev’ini gücünü ve etkisini yok etmek, görevde olan kritik isimleri budamak ve görevden el çektirmekti ki, bu konuda başarı elde edildi, amaç hâsıl oldu.
Rusya Öncülüğündeki “Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü(CSTO)” askeri güçleri, Nursultan Nazarbayev’in çağrısı üzerine Kazakistan’a gönderildi, ancak çağrı yapana değil, darbe oluşumunu plânlayan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’i koruma ve destekleme görevinde bulundular. Görevlerini tamamlayarak geri çekildiği söylenilen CSTO, Kazakistan’a kaç asker ve ekipman gönderdi, çekilirken kaç asker ve ekipman geri çekildi? Bilen var mı? Yok!
Yani, Rusya, işgalin gerekçesini oluşturdu ve Kazakistan’a asker ve teçhizatını konuşlandırmış oldu.
Bu plân Rusya’nın güçlendirilmesi gibi gözükse de, Çin ile hiçbir zaman bir araya gelmeyecek olan ABD, Rusya’nın zayıflaması, kaosa düşmesi için, öldürmek değil, yaralamak istediği açık ve nettir. Bunun ile amaçlanan, Rus güçlerini farklı bölgeler dağıtarak zayıflatmak ve gelecekte, ezeli Rus Düşmanı, Polonya üzerinden plânını hayata geçirmek için ön alma çalışmalarını hayata geçirmektir.
Türklerin Gücünü Sömürmek
ABD çok akıllıca bir plân yürütüyor. Amacı, özellikle Türkiye ve Rusya’ya kesinlikle fiili, sıcak savaş açmak değil.
ABD, Soğuk savaş tâktikleri ile özellikle süper güç olmasını istemediği Türkiye’nin, Dinamizmini yıprattırarak, kaybettirerek, kendi istek ve ârzûlarının, taleplerinin kâbûl edilmesini sağlayacak zorlamalara mürâcâat etmektedir.
İç ve dış siyasette bu olguyu kullanan ABD, özellikle de Balkanlarda kazan kaynatarak, Türk gücünü sekteye uğrattırmak istiyor.
Bunun için Arnavutluk’ta, CIA ofisi diyerek, aslında farklı bir üs yapılanması oluşturmaktadır. Karaağaç’taki Askeri Birliğini de desteklemek, bilgilendirmek, Balkanlarda istediği kaos ve kargaşayı çıkarttırabilmek için. Amaç Türk karşıtı duyguları yaygınlaştırarak, oluşan Milliyetçi duyguları kullanarak, Türklerin Gücünü Tüketmeye çalışacaklardır. Irak Türkmenleri sıcak ve yaşanan bir gerçek olarak gözler önündedir.
Bir diğer örnek ise; yukarıda da bahsettiğimiz Almanya örneğinde olduğu gibi, ABD, Müttefiklerini kullanarak, Türkiye’yi insan haklarını ihlâl eden, saldırgan olarak dünya kamuoyuna lânse ederek, Ulusal ve uluslararası diplomasinin yanı sıra, ekonomik, ürün satmama, sattırmama boykotu gibi, yaptırımlar son döviz saldırıları ile de, doğrudan bir kısım meydan okumalarda bulunmaktan âslâ vâzgemeyecektir
Vekâlet Savaşları
Amerika, özellikle Türkiye’ye karşı sadece bir blok, bir cephe, bir ülke, bir cihetten değil, dünyanın birçok çeşitli bölgelerinde, Türkiye’ye karşı oluşacak blokları silahlandırıp, Türklerle çarpışmalarını isteyeceklerdir.
Bir taraftan Rusya’yı zayıf ve iç çatışmalar yüzünden yaralamaya çalışan ABD, diğer Taraftan da, Türkiye’yi, Kuzeye doğru yaymak istedikleri istikrârsızlık ve boşluk üzerinden, bu boşluğu dolduracak başka güçler ve ekonomik, stratejik, hatta NATO üzerinden tehditler oluşturmaya çalışmaktadır. 2003’teki Irak tezkeresine HAYIR diyen Türkiye’yi, yine Irak ve Suriye üzerinden güneye doğru ilerlemesine alan oluşturmak isteyeceklerdir.
Balkanlar’ın karıştırılması ile oluşacak kaosla, hem Rusya zayıflatılmış ve Balkanlardaki müttefikleri de otomatikman zayıflamış olacaklarından, bölgesel dengesizlikler meydana gelecektir. Bunun içinde, önce Macarlar Türklere karşı kışkırtılacak sonrasında da, Türklere ezeli düşman oluşturulan Yunanistan ile Rumenler de kullanılarak, oluşturulan boşlukların, istedikleri alanların, doldurulması sağlanmak istenecektir.
Arnavutluk ve Güney Afrika’da da olduğu gibi, yumuşak güç kullanarak bölgesel güç olacağından korkulan Türkiye’nin engellenmesi için, kısa değil, orta ve uzun vâdeli plânları, özel kurulmuş Türkiye Masalarında plânlamaktadırlar.
Bu nedenle de Balkanlara girmek veya kontrol altında tutmak, Türkiye'nin önemli bir bölgesel güç olmasını engellemek için elzem görülmektedir.
Kanal İstanbul, Türkiye İçin Neden Önemli
Türkiye’ye bulunduğu Coğrafi açıdan baktığımızda, ABD ve embeddedleri de biliyorlar ki, bu bölgede Doğu Akdeniz’i kontrol etmek, dolayısıyla da boğazlar üzerinden de Karadeniz'i kontrol etmek demektir.
Böylesine önemli iki denizi kontrol eden bir Türkiye, gerçekten de önemli bir bölgesel güç olacaktır. Sadece bu deniz gücü ile de sınırlı kalmayacak, Rusya ile Türkiye'nin tarımsal ürün ve enerji sağlaması, derin ilişkiler sistemi kurmaları da demek olacaktır.
İki denizin kontrol altına alınması ile birlikte, Türkiye’nin Irak ve Suriye'de hâkim güç olması, ABD ekonomisini büyüten, petrol ve doğal gazı kontrolü, Arabistan yarım adasından Kuzeybatıya, Balkanların ortalarına doğru geliştirmiş olacaktır. Bu durumda da, ABD için, müttefiklikleri önem ârz eden, Ukrayna'ya uzatarak, kuzey Karadeniz kıyılarında Türk etkisinin kırılması için mücâdele ettirmek istediği Macaristan ve Romanya’yı kaybetmesi, Türkiye’nin kapsama alanına girmiş olmaları demek olacaktır.
Bunların yaşanmaması için, Türkiye’ye karşı ve Türk ekseni etrafında, kullanışlı buldukları müttefikleri üzerinden yerel konvansiyonel savaş, “GERİLLA ve CİHATCI” diye tanımlamaya kalkıştıkları TERÖRİST direnişler gibi çeşitli, iç ve bölgesel çatışmalar yaşanması için her türlü destekleri vereceklerdir.
Şayet engellemeyi başaramazlarsa, Türkiye, NATO’nun ikinci büyük gücü olan mevcut ordusunu ve gerekli teçhizâtlarını daha da geliştirecek, kara kuvveti, meydan okuyan bir deniz gücü ve de teknolojik hamlelerle desteklediği bir hava gücüne de sahip olacaktır. Böyle bir güce sahip olan Türkiye, gücünü Karadeniz’e yöneltmiş, Boğazları korumaya almış ve de Balkanlar'daki olayları şekillendirmeye başlamış olacaktır.
Güçlenmiş, hâkimiyetini kabullendirmiş bir Türkiye, Bölgesinin Güçlü ve Lider ülkesi olarak, büyüyen güç olarak, Amerika’nın güneydoğu Avrupa'daki müttefiklerini de çevreleyecek ve hatta İtalya'da da güvensizlik oluşmasına sebebiyet verebileceği hesâb edilmektedir.
Siyonun Ehl-î Sâlîp’inin, İşgâlci, Soykırımcı, Yayılmacı, Âsimilâsyoncu, Terörist ve Haydut Devletlerinin, embeddedlerinin “Orta Doğu” dedikleri ve bölgeyi istikrârsız halde tutmak için kullanılan Mısır’da, süre getirilen iç krizler, kaoslar, Türkiye'nin lider Müslümân güç konumuna erişmesi ile istikrârı sağlama durumu söz konusu olacağından, Süveyş Kanalı'nı da kontrol altına alması demek olacaktır ki, ABD’nin en büyük korkusudur.
Bütün bunları gerçekleştiren bir Türkiye, Batı Avrasya'da da belirleyici güç olacaktır. Bunu gerçekleştiren bir Türkiye, İşgâlci, Soykırımcı, Yayılmacı, Âsimilâsyoncu, Terörist ve Haydut Devlet İsrail’in ulus devlet olmasının önündeki en büyük engeldir.
Güçlü ve Lider Türkiye'nin Müslümân bir ülke olarak, şimdilerin Terörist ve Haydut Devlet İsrail’i, Türkiye'yle uyumlu hareket etmeye mecbur kılacak diye düşünen ABD, İsrail’in aslında yok olması endişesini en derinden hissetmekte ve yaşamaktadır. …
Türkiye, ABD’nin huzurunu kaçırmaktadır…
Ne diyorlardı;
“Türkiye TARIMla milletleri (Rusya’da dâhîl), Rusya enerji ile ASYA – AVRUPA’yı, ABD ise DOLARla dünyayı kontrol edecekti!” …
(Devam etmeye çalışacağız, inşâallah)