Nahl 96- Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah katındaki rahmet hazineleri ise bakidir. Allah yolunda sabredenlere, yaptıkları amelin daha güzeliyle mükâfatlarını elbette vereceğiz.
Bu ayete göre imanlı ve bilinçli bir aile dünyadan ihtiyacı kadar yararlanır ama baki olanı tercih eder.
Zuhruf 32- Rabbinin rahmetini onlar mı bölüyorlar? Onların bu dünya hayatındaki geçim rızıklarını aralarında biz böldük. Bir kısmını da derecelerle diğerinin üstüne çıkardık ki bir kısmı bir kısmını tutup çalıştırsın (işinde kullansın ve kaynaşsınlar). Rabbinin rahmeti ise kâfirlerin (mal ve mülk olarak dünyada) toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.
Bu ayete göre imanlı ve bilinçli bir aile gerektiği kadar çalışır Allah’ın taksimine razı olur ve kimseye haset etmez.
Hud 6- Yerde yürüyen ne kadar canlı varsa hepsinin rızkı ancak Allah’a aittir. Onların dünyadaki meskenlerini de bilir, yumurtalıklardaki yerlerini de... Bunların hepsi Levhi Mahfuz’da yazılıdır.
Allah’a tam olarak inanan kimse rızkından asla şüphe etmez. Bu konuda Süfyan-i Sevri hazretleri; gök demir, yer taş olsa, tek ot bitmese de rızık Allah’ın üzerine olduğu için rızkımdan şüphe etmiyorum, demiştir.
Talak 3- Bir de ona, ummadığı yerden rızık verir. Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona yeter. Muhakkak ki Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir kader (ölçü ve muayyen bir zaman) tayin etmiştir.
Allah çalışan ilim ve helal rızık arayana ve kendine sığınana daima yardımcıdır.
Araf 31- Ey Âdem Oğulları! Her namazınızda süslü elbisenizi giyinin. Yiyin, için, israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.
Bu ayete göre müslüman namazda güzel giyinecek, yiyecek, içecek ama israf etmeyecektir.
İsra 26- Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber (malını) büsbütün saçıp savurma.
İsra 29- Elini boynuna bağlı kılma (cimri olma) ve büsbütün de onu açıp israf etme ki sonra kınanmış olursun ve eli boş açıkta kalırsın.
Müslüman hem cimrilikten hem de kendini zora düşürecek yardım ve savurganlıktan kaçınmalıdır. Her konuda olduğu gibi ekonomik konularda da emre uymak gerekmektedir. Çünkü:
Hud 112 - İşte bundan dolayı emrolunduğun gibi doğru ol!... Diye emredilmektedir
İsraf etmeyin; emrine rağmen birçok insan bir yudum su ve birer pirinç israf etse tonlarca su ve pirinç israf olacaktır. Bunun da cezası dünyada ve ahirette mutlaka görülecektir. Bu nedenle israf etmemelidir.
Furkan 67- Ve onlar ki harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler, ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
Bu ayete göre vasat (orta yolu takip eden) ümmet olmamız emredilmektedir.
Şura 27- Eğer Allah rızkı kullarına bol bol verseydi, mutlaka yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O dilediğini belli bir ölçüye göre indiriyor. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları hakkıyla görür.
Bu durumda malın az veya ölçülü olarak verilmesinin de bir lütuf olduğu bilinmelidir. Fakirken herkesten önce mescide gelen Salebe çok zenginlik isteyince peygamberimizin “şükrünü ödeyebileceğin az mal şükrünü ödeyemeyeceğin çok maldan hayırlıdır” buyurmasına rağmen dünyayı tercih ederek önce ibadetlerden sonrada imandan mahrum kalmıştır.
Tegabün 17- Eğer Allah’ın emrine uygun olarak ihlâs ile harcarsanız Allah onu size, kat kat (mükâfatı ile) artırıp verir. Hem de günahlarınızı bağışlar. Allah Şekur’dur; azıcık bir iyiliğe çok sevap verir, Halim’dir; azabı vermekte acele etmez.
İster sahsımız için ister infak için görsünler, övsünler diye değil gerektiği şekilde en az ölçüde (ihlâslı) olarak harcamalıdır.
Nisa 34- … İyi kadınlar, Allah’a itaatkâr olanlardır ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır…
Evde özellikle kadın Allah’ın emirlerine uyarak evinde sahip oldukları eşyaları korumakla sorumludur. Örneğin; elektrik, su ve zaman gibi enerjileri de israf ettirmemekle bu görevlerini yapmalı ve yaptırmalıdır.
Zariyat 56- Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.
Bu durumda hayatın amacı yalnız güzel yemek, güzel giymek, güzel gezmek değil öncelikle kulluktur. Bunun dışındakiler sadece birer araçtır.
Kasas 77- Allah’ın sana verdiği mal ile ahiret yurdunu (cenneti) iste (servetini hayır yoluna harca). Dünyadan nasibini de unutma (ihtiyacın kadar sakla)…
İbn Mesud ve Enes bin Malik (r.a)’dan Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
İktisada riayet eden fakir olmaz. (Ahmed b. Hambel taberani.
Bu hadise göre müslüman muhtaç olmayacak şekilde parasını günlük, haftalık, aylık, yıllık ve ömürlük planlar yaparak gelir ve gider dengesini iyi kurmalıdır
Abdullah bin Mesud (r.a)’dan
Resulullah (s.a.v) Efendimiz, bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Sonra kalktı. Bir de baktık ki hasır yan tarafında iz bırakmıştı.
Bunun üzerine biz: Ya Resulullah! Size bir döşek yapsak dedik.
Peygamberimiz: Dünya benim neme gerek? Ben dünyada sıcak bir günde ağaç altında bir müddet gölgelenip sonra da ağacı bırakıp giden süvari gibiyim, buyurdu. (Tirmizi)
Not: Bu hadis bizim dünyadan vazgeçmemizi değil bilakis ne kadar güçlensek de sade yaşamamızı ve geçici olduğumuzu hatırlatmaktadır.
Yine bu hadise göre insan bu dünyada gurbette olup her an yolcudur, esas vatanı ahirettir. Dünyada ve kabirde geçici olarak kalacaktır. Allah dünyayı bir misafirhane ibadet ve imtihan yeri olarak yaratmış, her şeyi ona hizmetçi kılmış ama misafire ev sahibinin emirleri doğrultusunda hareket etmesini istemiştir. Öyleyse insan misafirliğini bilmeli, zayıf ve fani örümcek ağlarına takılıp kalmamalıdır.
Ebu Hureyre (r.a)’dan Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Her zaman durumu sizden aşağıda olanlara bakınız, sizden yukarıda maddi ve sıhhi yönden iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın sizin üzerindeki nimetini hakir görmemenize daha layık olur. (Buhari-Müslim)
Kendinizden aşağı bakın emrine rağmen ısrarla yukarı bakarak;
Allah’ın iyi gördüğünü kötü görmek, kötü gördüğünü iyi görmek, Allah’a ters düşmektir. Bunu yapmak ise hiçbir müslümana yakışmaz.
Kasas 78- Karun dedi ki: Bana bu mal, ancak bendeki ilim sayesinde verildi. Allah’ın, ondan evvel, geçmiş asırlar halkı içinden kuvvetçe ondan daha şiddetli, mal ve etrafça daha çok nice kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Mücrimler günahlarından da sorulmaz. (Allah günahlarını bilir de cehenneme atılırlar). 79- (Derken bir gün Karun) ziynet ve ihtişamı içinde kavmine karşı çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: Keşke Karun’a verilen mal gibi bizim de olsa! O, gerçekten büyük bir bahtiyardır, dediler. 80- Kendilerine (ahiret ahvali hakkında) ilim verilenler de şöyle dedi: (Ey Karun gibi dünyayı isteyenler) yazıklar olsun size! İman edip salih amel işleyen için Allah’ın (cennetteki) sevabı daha hayırlıdır. Ona (cennete ve sevaba ise) ancak ibadet üzerine sabredenler kavuşur.
Müslüman aile sahip oldukları imkânlara Karun gibi “ bana Allah vermedi, çalıştım kazandım” dememeli ve Karun’un takipçilerine imrenmemelidir. İmrenecekse ilmi ile amel eden ve tebliğ eden âlimlere, malını helalinden kazanmış ve sürekli infak eden zenginlere imrenmeli, onlar gibi olmaya çalışmalıdır.
Not: Hz. Peygamberimiz bazı dualarında borç batağından Allah’a sığınmıştır. Biz de borç edinmekten kaçınmalıyız. Çünkü borç veren emir verir, borç alan da emir alır. Bu da müslümanın onurunu zedeler ayrıca borç alışkanlığı fakirliğe de bir davetiyedir.
Taha 124- Her kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır...
Allah ve Resulünden çok dünya sevgisi, insanı lüks ve israfa iter. Buna da dağ olsa dayanmaz ve toplum ekonomik krizden ve stresten kurtulamaz. Krizden kurtulmanın tek yolu İslam’ın ahlak ve iktisat bilinci ile mümkündür.
Peygamberimiz çok sıkıntıda olan bir sahabesine borç almayı değil de evinden eşya sattırarak ip ve balta almasını tavsiye ederek on beş günde rahata kavuşmasına neden olmuştur.
Ticaret gibi sadakanın da sürekli manevi bir kar getirdiğini unutmamalıyız. Her şeyin bir emanet olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Ömer bin. Abdülaziz zamanında zekât toplanıyor fakat zekât verecek kimse bulunamıyordu. Kime vermek istense “benim bu günlük ve yarınlık yetecek yiyeceğim var, siz daha fakir olanı arayın” diyorlardı. Bizlerde bu bilinçle özdeşim kurmalıyız.
İmamı Gazali iktisat felsefesinde, çalışarak kazanılmasını, yetecek kadar harcanmasını ve gerisini infak ederek ahirete hesap bırakılmamasını tavsiye etmektedir.
Tarihte nice müslüman kadın eşine, ticaret kervanıyla yola çıkarken “bize helalinden kuru ekmek getirmen haram olan etten, sütten, baldan daha hayırlıdır” demişlerdir.
Her aile bilmeli ki günahkâr ve israfkâr bir hayat hem yorucu hem masraflı bir cehennem yolculuğu, iktisatlı ve ihlâslı bir hayat ise mütevazı bir cennet yolculuğudur.
Tarihten para ve malın kıymetini ifade eden bazı örnekler vermek istersek:
Yemek beğenmeyen ve yemeği döken bir çocuğa babası üç gün üst üste onar lira kazanıp bana getireceksin der. Bir ve ikinci gün annesinin yardımı ile tamamlar üçüncü gün istenilenin yarısı kazanılır. Babası bir ve ikinci gün oğlundan aldığı parayı pencereden fırlatır. Üçüncü gün ise çocuk babasının eline sarılır “atamazsın, ben bunu kolay kazanmadım” der, babası da şimdi gerçekleri anladın mı? Diye karşılık verir.
Osmanlı tarihine baktığımızda İstanbul Fatih’te yaşayan bir berber üç tıraştan birini biriktirerek bir cami yapımına öncülük etmiştir. Yine İstanbul Fatih’te yaşayan bir başka müslüman sabah, öğle, akşam yemeği dışında canı ne istese yedim say diyerek o istediği şeyin fiyatını öğrenir, parasını biriktirerek bu da yine bir cami yapımına öncülük etmiştir.
Amr bin Avf el-Ensari (r.a)’dan Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
… Allah’a yemin ederim ki sizin için korktuğum fakirlik değildir. Lakin sizden öncekilere bol dünyalık verilip birbirlerine haset ettikten sonra helak oldukları gibi size de bol dünyalık verilir de birbirinize haset eder sonra da onlar gibi helak olmanızdan korkuyorum. (Buhari - Müslim)
Sonuç olarak:
Müslüman kişi parasını nasıl dikkatli harcıyorsa zamanını, elektriği, suyu ve tüm eşyalarını da dikkat ederek kullanmalı, hem dünya hem de ahiret için hayırlısını istemeli, helal malın hesabını haram malın da azabını düşünerek yaşamalıdır.
Demir tozlarının mıknatısa yapıştığı gibi müslüman da geçici şeylere yapışmamalı, Hz. Süleyman gibi kararlılıkla para veya malın kontrolüne girmemeli, ne kadar çok olsa da güçlü bir iman ve iradeli bir akılla onları kontrolde tutmalı ve ümmetin hayrına kanalize etmelidir.