Türkiye, kurulduğundan buyana, hatta daha öncesinden beridir ki, birileri tarafından algı ile yönetilmeye çalışılmaktadır.
Yalanlar, saptırmalar, adatmalar, oyunlar, tezgâhlar, kumpaslar, fitneler, çarpıtmalar, nifaklar biteviye devam edile getirilmiş ve halende aynı türden entrikalar sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Türkiye’yi yönetenleri, yönetileni seçenleri sürekli bir şeylerle meşgul etmek, algı yanılgısı oluşturularak aklın kullanılmadan, hislerle idare edilmesini isteyenler, ülke ve toprakları üzerindeki emellerinden asla ve kata vaz geçmemişlerdir. Geçmemek içinde her türlü dümen içinde yer almışlardır.
Yazdıkları ile algı oluşturmak isteyenler, ekran üzerinden de göze hitap etmekten, sesle kulakları aldatmaktan asla ve kat geri durmamışlardır. Bu yolda çıkarlarını korumak kollamak adına her türlü fedakârlığı yapmaktan da kaçınmamışlardır.
Ortadoğu Algısı da Böyle Oluşturulmuştur
Evet, zaman zaman değil, çoğunlukla, hemen her defasında, özellikle Filistin konusu konuşulduğunda, hemen ORTADOĞU üzerinden konuşmaya başlarız.
İyi de bizim için o topraklar ne doğumuzda, nede doğumuzun ortasında.
Mısır mı, Libya mı, Filistin mi, Suriye mi, Irak mı doğumuzda? Hiç biri doğu sınırımızda olmadığı gibi, ülkemizin doğu kıyısında dahi yer almazlarken biz neden bu topraklardan “Ortadoğu” diye bahsediyoruz? (kaldı ki Mısır ve Libya Afrika ülkesidir.)
Kimler böyle bir algı ile konuşmamızı, hareket etmemizi sağlamışlardır. TBMM çatısı altında dahi, bölge ile alakalı hemen her konuşmada “Ortadoğu” diye bahse konu edilir. Bundan daha açık bir algı ispatı olabilir mi?
Lordlar kamarasının eseri değilse nedir bu “Ortadoğu” algısı ile hareket etmek!
Onlara göre doğu ve de doğunun tam ortası olan bölgelerdir orası. Yani İngiltere’ye göre bölge, “Ortadoğu” dur.
Bizim yani Türkiye için doğumuzda olan ülkeler, İran, Ermenistan ve Kısmen de Gürcistan olmasına rağmen neden biz doğu veya doğunun ortası dediğimizde buralar aklımıza gelmiyor da illa Suriye, Filistin ve Irak coğrafyası geliyor. Çünkü gözünün buraya dikenlere göre o bölge, (Türkiye dâhil) “Ortadoğu” dur.
Bize göre Çin uzak doğu, İran Yakın doğu ise; o zaman Türkmenistan, Afganistan bizim için “Ortadoğu” olmaz mı?
Demek ki bu topraklarda ve coğrafyada gözü olanların adlandırması ve onlara göre konumlandırması ile adlandırıyoruz “Ortadoğu”’yu. …
Hedef Türkiye ve Zenginlikleri
Özellikle İngiltere’nin dizayn ettiği, senaryosunu yazdığı, geleceğini şekillendirmeye çalıştığı Türkiye ve özellikle güneyindeki ülkeler, kendi halklarına bırakılmayacak kadar değerli ve vazgeçilmezdir.
Yazılarımızda sürekli, özellikle 2001 ikiz kulelerin vurulmasından bu yana, hedef ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekmeye, vurgu yapmaya, uyarmaya çalışıyoruz.
Onların tabiriyle “Ortadoğu”’ sadece Türkiye’nin ele geçirilmesi için, kargaşanın, kardeş kavgasının, cadı avının, istikrarsızlığın oluşmasının için seçilmiş alandır.
Anadolu Milletinin aklından ve yürekliliğinden korktukları içindir ki, kurdukları tezgâhlarla, oyunlarla, kumpaslarla milletin dikkatlerini asrı aşan sürelerdir başka yönlere çekerek, içeride fitne ve nifaklarını, Adı Türk, kimliği Müslüman olan embeddedleri elleriyle rahatlıkla sürdüre gelmişleridir.
Böyle gelmiş olsa da böyle gitmeyeceğini artık millet anlamaya başladı, algılarından arınmaya çalışıyor.
Atatürk’ü sevdiğini söyleyenler, onun fikirlerini ve devrimlerini yaşatacaklarını iddia edenler nedense o Deha’nın “masonların derhal sınır dışı edilmeleri” direktifini nedenini algılayamamış ve bu ilkesinin arkasında duramamışlardır. Masonlara, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra adeta taltif edilircesine, ülkede istedikleri gibi teşkilatlanmaları için izin verilmiştir.
Ülkenin daha rahat kontrol edilmesi kolaylaştırmak adına, ayrışmalar, sınıflaştırmalar, dini ve mezhebi ayrılıkların körüklenmesi için dini oluşumların kontrol altına alınması için tarikatlar, cemaatler ilan etmekten geri durmamışlardır.
Ana Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu yabancı bir basın kuruluşu olan Wall Street Journal’a verdiği demecin bir yerinde, “Türkiye kurulduğu tarihten, 1071'den bu yana yüzünü medeniyete çevirmiştir. Şimdi bizi bir Ortadoğu ülkesi haline getirmeye çalışıyorlar. Bu kabul edilemez” demekle nasıl bir algı yanılgısı içinde olduğunun farkında mıydı acaba!
İngiliz kraliyet ailesi için Türkiye daima “Ortadoğu”’ydu. Değişmemişti ki. Çünkü Türkiye İngiltere için doğu idi. Hem de doğunun tam orta merkeziydi.
Bu tavırları Abdülhamid Han döneminden bu yana süregelmektedir. Çünkü onlar bu toprakların yer altı zenginliklerinin dünyayı yönetmeye yeteceğini biliyorlardı. Dünyayı yönetmek için orta merkezin Türkiye olduğunu bu topraklarda yaşayan herkes gibi biliyorlar ve bunun için hiçbir riskten kaçmıyorlar.
Tek prensipleri ise, perde arkasına saklanmış kuklacı gibi, tanınmamak ve deşifre olmamaktır. Kuklalar izlensin, onlar bilinsin istiyorlar.
Medeniyetin Beşiği Avrupa değil, Anadolu’nun bizatihi kendisidir. Bu topraklardan medeniyet beşiğini çalıp, kırıntılarını bırakanlar, kuklaları ve embeddedleri elleriyle Türkiye’nin “Ortadoğu”’dan(!) başka şeylerle ilgilenmemesini sağlamaya çalışmışlardır. Bizim millet olarak göbek bağımız olan din kardeşlerimizi “tu kaka” göstererek düşman etmeye çalışanlar, güneyimizde kalan ülkeleri sürekli “Ortadoğu” ve geri kalmışlıkla, medeniyet yoksunu olmakla yaftalayarak, bizden kopartmaya çalışmışlardır. Ne yazık ki bu tuzağa sürekli algı yönetimi ile çekilmeye başarmış bir millet görünümüne düşürüldük. Bunda bazı yerli idarecilerinde ciddi katkıları olduğu inkâr edilemez.
Bu senaryolar yırtılıp atılabilseydi, oyunları tezgâhları ile birlikte kafalarına çalınabilseydi, Türk kimliğini sade Türkiye topraklarında yaşamadıkları görülecek ve korktukları cihan devleti olacak, onların adlandırdığı ve şekillendirdiği bir “Ortadoğu”’ değil, İslam coğrafyasının birlikteliğinin hüküm sürdüğü “BÜYÜK TÜRKİYE” var olacaktı.
Bir zamanlar Almanya’da Cemalettin Kaplan Hocalara “Hilafet Devleti’ni”(!) kurduranlar, ABD’de Ilımlı İslam, Dinde Reformistleri besleyip kollayanlar, şimdi de yanı başımızda, İsrail devletini adeta dernekleştirilmiş örneği olan IŞİD’i kurdurdular ve de kudurtturdular.
Türkiye yönünü Güneyindeki ve Doğusundaki ülkelere döner, işbirliği yaparsa, kontrolünün imkânsız olduğunu biliyorlar.
Bu nedenle Gezi’de medyasını anında, canlı yayın yapması için yönlendiren, Reyhanlı Katliamını yayınlamak üzere BBC’sini yollayan ama Gazze’de gözü kör, kulağı sağır olan o ülke, Türkiye’nin kendi başına hareket etmesine tahammül edemez. …
Hatırlar mısınız? Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1998'de “devletin bölünmezliği ve hükümranlık hakları hariç her şeyin tartışılacağı” güvencesi ile PKK’nın da “Bağımsız Kürdistan” talebinden vazgeçip silahı bırakma sözünü verdiği süreci. Sonuç ne olmuştu, görüşme şartları gereği yurt dışına çıkması istene ve sağlanan Abdullah Öcalan, Merhum Ecevit’in, “neden Türkiye’ye teslim edildiğini anlamadım” minvalli söylemiyle, kan dökülmesinin engellenmesi başlamadan bitirilmişti.
Kimler istememiştir huzuru? Huzurlu, kalkınmış, müreffeh, birlik, dirlik, yurtta ve cihanda sulhu tesis edebilecek güçteki bir Türkiye’nin olmasını istemeyenler. ...
Anlayalım artık, hedef ülkenin Türkiye olduğunu. Üzerimize oynanan oyunları! …