"Bir duruşu olmalı insanın,
bir bakışı, bir anlayışı, bir davası olmalı."
Şairin de dediği gibi bir duruşu olmalı insanın. Eskiden müslümanların bir duruşu olurdu, düz-dimdik. Ne ise ben oyum derdi kıvırmadan. Hiç düşünmeden "İnancım bu, ben bu şekilde yaşıyorum ve yaşamak zorundayım çünkü emaneti yüklendim onun bilinciyle yaşıyorum" derdi. Eylemlerinde ve yaşantısında hep bir ağızdan bağırırcasına Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenler var ya, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”ayetini söyler ve yaşarlardı .
Bir avuçlardı , yerlerinde duramıyor aksiyon içindelerdi , Dünyaya nizam vermek istiyor hep onun için çalışıyorlardı. Zindanlar bizim için medrese diyorlardı.
Gözünün gördüğü hiçbir şeyden korkmuyor davaları için ölümü bile göze alıyorlardı ama hep bir avuçlardı.
Vefa vardı semt adı olarak değil .!
Müslümanlar birbirlerine karşı vefalıydı.
Hep bana veya hep benim grubum demez , müminler kardeştir, önce kardeşimin ihtiyacını görmem lazım derlerdi.
O bizden bu sizden demez müslümansa kardeşim diye sarılır ve kimseye laf söyletmezlerdi.
Hep bir avuçlardı.
Şimdi ise kâfire gerek kalmadan önce kendi döver sonra kâfirin önüne atar.
Ve izler hale gelmişler sonra de ya tekfir eder yada bidat ehli derler. Nefislerini temize çıkarırlar.
Çünkü onlar kalabalıktı.
Eskiden duruşu ile yaşantısı birdi şimdi ise dünyası var ve önceliği dünyası haline gelmiş.
Eski ezgiler şimdi niye yok yeniden yazamıyorlar mı?
Tabiki hayır çünkü eski davaları kalmadığı için mücadelesi kalmadığı için eskiden Allah'ın dini yer yüzüne hakim oluncaya kadar durmak yok, mücadeleye devam derlerdi .
Çünkü bir avuçtu onlar.
Bir davası vardı. Okumalarını ona göre yapar, ezgilerini ona göre yazar ve söylerlerdi.
Şimdi bir davası olmayan kişi ne ezgi söyler, ne kitap okur.. Okusa bile elif gibi ağlamak , suç ve cezanın ötesine gidemez ezgileri ise anlamsız popüler kültürün etkisi altında kalır.
Anlattıkları kimseyi etkilemez söyledikleri kimsede etki bırakmaz çünkü onun bir davası yok uğrunda ölecek bir davası kalmadı.
Kapitalizmin gölgesi altında dünyası için çalışmaya başladı daha çok daha çok kazanmak istedi dünyaya daldı, artık hayalleri İslam fıkhını hayata geçirmek değil daha konforlu bir hayat nasıl yaşarım oldu. Hiç bir şeye sesi çıkmayan, pısırık/silik bir kişi haline geldi yavaş yavaş oldu olanlar..
Tek gayesi şehveti ve midesi oldu.
O davası olan insanlar gülümseyerek Rablerine kavuştular .
İslam'ın Edebiyatını yapmak bizlere çilesini çekmek ise o güzel insanlara kaldı .
Bir avuçtu onlar tağutların gölgesinde yaşayamazlardı. Sabır ederlerdi.
22-23. Birtakım yüzler, o gün Rabbin(in cemâlin)e bakıp parlayacak.
Ehl-i Sünnet’e göre âhirette böylece Allah’ı görmek aklen mümkündür. Mü’minler âhirette onu görecek, kâfirler göremeyeceklerdir.
Kiyâme Sûresi / 22-23.Ayet