İslami hareketlerde toplumsal örgütlenmeleri oluşturan ögeler vakıflar, dernekler,cemaatler, bunların var/oluş amacı ve tarihsel misyonunu nedir ?
Bu örgütlenmelerin esas olarak tek amacı insandır ve İslamı tebliğidir ,aynı zamanda bir eğitim kurumu mesabesinde aksiyon planları ve hareket alanı belirlemeleri elzemdir. Çünkü dönüştürmek,değiştirmek, insanı;Ahsen-i takvime yani aslına rücu etmeye vesile olmak meşakkatli bir süreçtir. Para, emtia ya da mülk bu oluşumların önceliği veya hedefi değil maksuda götüren bir vasıta olması,bu şuur ile hareket etmesi gerekmektedir.
Tüm Müslümanlar ( vakıflar, dernekler,cemaatler) Asr-ı saadeti bir paradiğma olarak kabul etmek ile beraber Ashâb-ı Suffe ; İslami ilimlerin gelişmesine katkıda bulunan bu topluluğu nereye koymaktadır? Vizyonunun asli parçası mıdır? .Ashab-ı Suffe vakitlerini ‘’Resûlullah’ı dinleyip ondan İslâm’ın esaslarını öğrenerek geçirmeleri, dolayısıyla kısa zamanda bir eğitim kurumu haline geldiği. Zaman zaman Kur’an’ın nüzûlüne şahit olan Suffe ehli, Hz. Peygamber’e sorular sorar/ak birçok meselenin aydınlanmasına vesile oldu/ğu’’ (Buhârî, “Ṣalât”, 84). gerçeğinden mülhem ile bir başkasının yoğurt yiyişine takılmadan maksudumuzun bir ve tek olduğunu hatırlamamız gerekiyor.
Bir öz eleştiride bulunmak gerekirse ki gerekiyor ! burnumuzu kaf dağının arkasında unuttuğumuz ,hilkat gayemizden fersah fersah uzaklaştığımız dünün İslamcılarının söyledileri hamaset,retorik ve işgüzarlıktan ibaret olduğu, İslamın bir amaçtan daha ziyade araç olarak kullanılan bir aparat gibi düşünüldüğü, bu ahvalden hiç rahatsızlık duyulmadığı bir durum söz konusu.
“İçinde yaşadığımız çağ İslâm''ı arayanların onu ancak kitaplarda, Müslümanları arayanların onları ancak mezarlarda bulabildiği bir çağdır.”diyen İsmet ÖZEL ,güzel söylemiş günümüz mevcut Müslümanlarının durumu seküler topluluktan bir farkı olmamakla beraber ben iman ettim diyen bir zümrenin evet iman sorunu olmadığı gibi ifade sorununun olduğu, İfade sorununun olmayanların ise ortada bir iman sorununun olduğu aşina.
Ümmü Eymen’i Peygamber efendimiz(asm) vefatından sonra günlerce göz yaşı döktüğü bilinir. Hz Ebu Bekir (ra) ve Hz Ömer (ra) Resulullah onu nasıl ziyaret ettiyse biz de öyle ziyaret edelim derler.Yanına vardıklarında ağlamaya devam ettiğini görünce şaşırırlar.Niçin ağladığını sorarlar, Resulullah için Allah’ın katındaki makamın daha hayırlı olduğunu bilmez misin ? minvalinde ihtarda bulunurlar. Bunun üzerine,kendisini ağlatan şeyin Peygamber Efendimizin vefatı olmadığını, çünkü her canlı ölümü tadacağını bildiğini,vahyin kesilmesine üzülüp ağladığını söyler.Bu cevap Hz Ebu Bekir (ra) ve Hz Ömer (ra) ağlatır.
Bu hadiseyi nasıl okumalı ? nasıl anlamalı?. Rasim Özdenören’in dediği gibi ‘’Derdi olan insan okur,derdi olmayan insan da okuyarak dert sahibi olur’’
Evet vahiy (Kuran ) , var, hadis var lakin yaşadığımı dijitalizim çağından genç kuşaların vahiyden,Peygamberden bi haberler. Vahiy demek ahlak demek,vahiy demek bağ demek,vahiy demek iletişim demek ,vahiy demek herşey demek . Dowload edemezsek beyinlere vahiy kesersek ,kesintiye uğratırsak o beyinler çöl demek,bedenlerde kadavra demek.
Tam bu bağlamda vakıflar, dernekler,cemaatler misyonun çok büyük olduğunu, genç kuşaklara bunların öğretilip hatırlatılması gerektiğini ve bunun için dünyalık menfaatten uzak sadece samimiyet yettiğini bildirmek isterim.
Vessalam…