Kahve Kitap
Mahmut Eraslan
Köşe Yazarı
Mahmut Eraslan
 

Buruk mezarlığından gelen mesaj

  Altı erkek kardeşiz en küçüğümüz cemalimizi bundan on bir yıl önce uğurladık ebedi âleme, ardından benim bir büyüğüm olan abimi uğurladık. Geride dört kardeş kaldık sırada kim var bilmiyorum?   Niyetim aile hikâyemi anlatmak değil elbette, buruk mezarlığından aldığım mesajı paylaşmak birlikte bir miktar tefekkür etmek işin özü özeti bu. Ağızların tadını kaçıran ölümü okça anın diyor ya peygamberimiz (as) biz şuan o anı yaşıyoruz.   Ağabeyimin tedavi süreci, ölümü, taziye esnasından ki gözlemlerim, kendi iç dünyamda yaptığım muhasebeyi paylaşmak istedim. Devamını okumak isteyenler için bismillah diyerek başlıyayım söze.   Hastane ve mezarlıklar Kuran’ın ifade ve işareti ile aklını kullanan ve iç muhasebesini yapacak insanlar için bulunmaz bir yer bunun farkına bir kez daha vardım. İbret gözüyle bakan, kalbiyle okuyan insanlar için değişim, dönüşüm, bir okul, ders tefsir niteliğinde yerlerdir hastane ve mezarlıklar çok şey anlatırlar dinleyenler için. Ağabeyim yoğun bakımdayken birçok insan ile aynı ortamda aynı havayı soludum, farklı insanların farklı tavır tepkilerine şahit oldum. Hastasını ihmal edeni de gördüm isyan edeni de, hatta hastasını terk edip giden vicdansızları da, Yedi sülalesini hastaneye yığan, büyüklerine karşı (tabir yerindeyse )esas duruşta bekleyenleri de gördüm…  Ellerinde tesbih sürekli dua eden gözyaşlarına boğulan çaresizleri de gördüm, Doktorun en kibarından en kabasına/duyarsızına, basit bir görev üstlenmiş (küçümsemiyorum)başhekim havasındaki personele de şahit oldum, ibretle ve hayretle insanları izledim bir buçuk ay…   Tüm çabalara rağmen ne bilim, ne ilim insanları, ne hekimler nede âlimler abimin ne ölümüne engel olmadı, ölümünü erteleyemediler! İlahi irade tecelli etti ve doktor hanım başsağlığı dileyerek acı haberi verdi.   Yoğun bakım önü hep böyle kimi gülerek kimileri ağlayarak çıkıyor buradan…   Zaten değil mi ki 100 yıl yaşasak yine gelip bizi bulacak ölüm!   Mezar sakinleri çığlık çığlığa susan insanlarla dolu, fırsatı değerlendirin hala hayattasınız iyilik yapın, ibadet edin diye adeta her mezardan ses geliyor feryat ediyorlar ama maalesef herkes duymuyor/duyamıyor…   Ölen yakınımız üzerine atılan toprağı süsleyerek, üzerine çadır, gölgelik,  kaliteli mermerler, yazdırılan makam rütbe ve yapıştırılan fotoğrafın hiçbir faydası yok. Allı pullu süslü rengârenk çiçeklerle ölümün soğuk yüzünü yani toprağı örtüyor, yüzleşmek istemiyoruz acı gerçekle.   Hastanede başlayan tefekkür yolculuğumuz mezar ile devam etti, korumaya aldığımız abimi ellerimle mezara indirdim ve hiç acımadan üzerine toprak atmaya başladım! Kimleri ağıt yakıyor, kimileri gözyaşı döküyor, kimileri dua ediyordu…    Allah’ın dirileri uyarmak için gönderdik dediği kuranı kerimden Yasin suresini ölmüş abime okuyorlardı…   Gözümüz yaşlı yüreğimiz buruk bir şekilde döndük eve, taziyemize siyasetçi, selefi sofi komşu, akrabalar birçok insan geldi Allah razı olsun.   Yolunu gözlediklerimizden gelmeyenler olduğu gibi, hiç beklemediğimiz insanlarda çıka geldi inançlısından inançsızına, liberalinden demokrat ve laikine… Kimlerde ne kadar karşılığımız var bu vesile ile görmüş olduk bir keza daha…   Siyasette konuşuldu ticarette, gülenlerde oldu ağlayanlarda…   Burası dünya biz insanız ve hayat devam ediyor, hem gülecek hem ağlayacağız…   Ağabeyim 40 yıl çalışıp nihayet tamamladığı müstakil evinde emekliliğin tadını çıkarıp dinlenmeye ömrü yetmedi, elinde bir tesbih, kolunda bir saat, cüzdanında son emekli maaşını almadığı kartı, birde bisikleti kaldı geriye...   Burası dünya kimileri yüklü miktarda servet, kimileri ailesine borçlarını bırakarak gidiyor buradan.   Gerek hastane gerekse mezarlık çokça mesaj verdi bize aldığımız mesajı bende size iletmek istedim.   Dönüp soralım kendimize yüz yıl sonrası yeni sahibinin kim olacağını bilemediğimiz ev, arsa, araba, altınlar için çalışıp çabalarken iki metrelik mezar ve ebedi yurdumuz için ne yapıyoruz? Elbette sorunun cevabı kişinin kendisinde yaptıkları ve ertelediği şeyler gibi.   Sözün özü ölçülü ve dengeli olmak/yaşamak.    ‘’Benim için yeryüzünde iyi, doğru ve güzel olan ne varsa onun adı İslam’dır’ ’diyor Aliya Izzetbegoviç.   İyi doğru ve güzel işler yapmak Müslüman olarak can vermek duasıyla, bir kendi ruhumuza bir de Akif abimizin ruhuna el Fatiha!
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2024 - Cuma

Buruk mezarlığından gelen mesaj

 
Altı erkek kardeşiz en küçüğümüz cemalimizi bundan on bir yıl önce uğurladık ebedi âleme, ardından benim bir büyüğüm olan abimi uğurladık.
Geride dört kardeş kaldık sırada kim var bilmiyorum?
 
Niyetim aile hikâyemi anlatmak değil elbette, buruk mezarlığından aldığım mesajı paylaşmak birlikte bir miktar tefekkür etmek işin özü özeti bu.
Ağızların tadını kaçıran ölümü okça anın diyor ya peygamberimiz (as) biz şuan o anı yaşıyoruz.
 
Ağabeyimin tedavi süreci, ölümü, taziye esnasından ki gözlemlerim, kendi iç dünyamda yaptığım muhasebeyi paylaşmak istedim.
Devamını okumak isteyenler için bismillah diyerek başlıyayım söze.
 
Hastane ve mezarlıklar Kuran’ın ifade ve işareti ile aklını kullanan ve iç muhasebesini yapacak insanlar için bulunmaz bir yer bunun farkına bir kez daha vardım.
İbret gözüyle bakan, kalbiyle okuyan insanlar için değişim, dönüşüm, bir okul, ders tefsir niteliğinde yerlerdir hastane ve mezarlıklar çok şey anlatırlar dinleyenler için.
Ağabeyim yoğun bakımdayken birçok insan ile aynı ortamda aynı havayı soludum, farklı insanların farklı tavır tepkilerine şahit oldum. Hastasını ihmal edeni de gördüm isyan edeni de, hatta hastasını terk edip giden vicdansızları da, Yedi sülalesini hastaneye yığan, büyüklerine karşı (tabir yerindeyse )esas duruşta bekleyenleri de gördüm…
 Ellerinde tesbih sürekli dua eden gözyaşlarına boğulan çaresizleri de gördüm, Doktorun en kibarından en kabasına/duyarsızına, basit bir görev üstlenmiş (küçümsemiyorum)başhekim havasındaki personele de şahit oldum, ibretle ve hayretle insanları izledim bir buçuk ay…
 
Tüm çabalara rağmen ne bilim, ne ilim insanları, ne hekimler nede âlimler abimin ne ölümüne engel olmadı, ölümünü erteleyemediler!
İlahi irade tecelli etti ve doktor hanım başsağlığı dileyerek acı haberi verdi.
 
Yoğun bakım önü hep böyle kimi gülerek kimileri ağlayarak çıkıyor buradan…
 
Zaten değil mi ki 100 yıl yaşasak yine gelip bizi bulacak ölüm!
 
Mezar sakinleri çığlık çığlığa susan insanlarla dolu, fırsatı değerlendirin hala hayattasınız iyilik yapın, ibadet edin diye adeta her mezardan ses geliyor feryat ediyorlar ama maalesef herkes duymuyor/duyamıyor…
 
Ölen yakınımız üzerine atılan toprağı süsleyerek, üzerine çadır, gölgelik,  kaliteli mermerler, yazdırılan makam rütbe ve yapıştırılan fotoğrafın hiçbir faydası yok.
Allı pullu süslü rengârenk çiçeklerle ölümün soğuk yüzünü yani toprağı örtüyor, yüzleşmek istemiyoruz acı gerçekle.
 
Hastanede başlayan tefekkür yolculuğumuz mezar ile devam etti, korumaya aldığımız abimi ellerimle mezara indirdim ve hiç acımadan üzerine toprak atmaya başladım!
Kimleri ağıt yakıyor, kimileri gözyaşı döküyor, kimileri dua ediyordu…
 
 Allah’ın dirileri uyarmak için gönderdik dediği kuranı kerimden Yasin suresini ölmüş abime okuyorlardı…
 
Gözümüz yaşlı yüreğimiz buruk bir şekilde döndük eve, taziyemize siyasetçi, selefi sofi komşu, akrabalar birçok insan geldi Allah razı olsun.
 
Yolunu gözlediklerimizden gelmeyenler olduğu gibi, hiç beklemediğimiz insanlarda çıka geldi inançlısından inançsızına, liberalinden demokrat ve laikine…
Kimlerde ne kadar karşılığımız var bu vesile ile görmüş olduk bir keza daha…
 
Siyasette konuşuldu ticarette, gülenlerde oldu ağlayanlarda…
 
Burası dünya biz insanız ve hayat devam ediyor, hem gülecek hem ağlayacağız…
 
Ağabeyim 40 yıl çalışıp nihayet tamamladığı müstakil evinde emekliliğin tadını çıkarıp dinlenmeye ömrü yetmedi, elinde bir tesbih, kolunda bir saat, cüzdanında son emekli maaşını almadığı kartı, birde bisikleti kaldı geriye...
 
Burası dünya kimileri yüklü miktarda servet, kimileri ailesine borçlarını bırakarak gidiyor buradan.
 
Gerek hastane gerekse mezarlık çokça mesaj verdi bize aldığımız mesajı bende size iletmek istedim.
 
Dönüp soralım kendimize yüz yıl sonrası yeni sahibinin kim olacağını bilemediğimiz ev, arsa, araba, altınlar için çalışıp çabalarken iki metrelik mezar ve ebedi yurdumuz için ne yapıyoruz?
Elbette sorunun cevabı kişinin kendisinde yaptıkları ve ertelediği şeyler gibi.
 
Sözün özü ölçülü ve dengeli olmak/yaşamak.
 
 ‘’Benim için yeryüzünde iyi, doğru ve güzel olan ne varsa onun adı İslam’dır’ ’diyor Aliya Izzetbegoviç.
 
İyi doğru ve güzel işler yapmak Müslüman olarak can vermek duasıyla, bir kendi ruhumuza bir de Akif abimizin ruhuna el Fatiha!
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Muammer
(03.09.2024 06:55 - #72220)
bu kısacık ömürde bu hıs niye ey insanoğlu her ölüm bir ibrettir anlayana
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler 2023 acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler 2023 casino siteleri

siyahbet