Kahve Kitap
Turgay Başboğa
Köşe Yazarı
Turgay Başboğa
 

DUA -1 (Dua nedir ve nasıl dua edilmelidir?)

De ki: “Eğer bizi kurtarırsan, kesinlikle şükredenlerden olacağız” diye içten bir yakarışla dua ettiğinizde, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kurtaran kimdir? (En’am 63)   İki bölümden oluşacak bu yazımızda duayı iki bölümde inceleyeceğiz inşallah. Dua etmek ve dua olmak   Hiç düşündünüz mü? ‘’Eğer ettiğimiz her dua gerçekleşecek olsaydı, dünya daha iyi bir yer mi olurdu; yoksa sadece bizim istediğiniz gibi bir yer mi olurdu?’’  Çünkü dünya sadece benim istediğim gibi bir yer olursa, herkes için iyi bir yer olmayacak. Ama dünya Allah’ın istediği iyilikte,güzellikte ve hayırda bir yer olursa, herkes için iyi olacak. Bu yüzden ettiğimiz duaları hafife almayalım.    Dua, bir parçası olmaktır. Dua ettiğin ailenin bir parçası olmaktır, dua ettiğin coğrafyanın,ümmetin , arkadaşlarının, iş yerinin,  en önemlisi de Allah’ın rızasının bir parçası olmaktır.    Sınırlı olan insan, Sınırsız Olandan alır ve yine sınırlı olan insanlara aktarmaya devam eder. Bizler  aciz ve yetersiziz.Yetersiz olan sevgimizi, sevincimizi, esenliğimizi, huzurumuzu, bereketimizi insanlara vermekte zorlanıyoruz  ,işte dua bunu sağlar bize…   Bizleri yoktan var eden, kendisinden başka kulluk edilecek ilah olmayan şanı yüce Rabbimiz es-Samed’dir. Yani herkes ve her şey ona muhtaç, o hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. O, Aziz olandır; bizse aciziz. Dua, aciz olanın Aziz olandan istemesidir. Onun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Allah “Duanız olmasa Allah size ne diye değer versin?” (Furkan, 77) buyurarak, duanın Allah’a değil, insana değer kattığını hatırlatmaktadır.   Rabbimizin Alak suresinde “Gerçek şu ki, insan kendini kendine yeterli görerek azar” (Alak, 96/6) ayetiyle uyardığı üzere, insan her zaman ve her koşulda Allah’a muhtaçtır ve bu muhtaçlığını bilinçli olarak kabul etmelidir. İnsana dua ettiren, kendi kendine yetmediğinin; verenin ve her şeye gücü yetenin Allah olduğunun farkına vardıran bu bilinçtir.   İslam insanın Allah’la, tabiatla ve toplumla olan ilişkisini adalet ve merhamet ekseninde hikmetle düzenleyen bir dindir. Allah-kul ilişkisinin sürekli açık kırmızı hattıdır dua. Sürekli online... En yüce, en büyük ve en güçlü olanla; her zaman, her yerde ve her durumda açık bir hat... Bu Allah’ın insana nasıl muhteşem bir lütfu ve ikramıdır! Dua, Allah’a çıkarılmış davettir.   Dua Allah’la konuşmak demektir. Duanın dili nedir, bilir misiniz? Bülbül hangi dilde öter, su hangi dilde akar, rüzgâr hangi dilde eser? Aşkın/Askın olanın dili... Göklerde ve yerde ne varsa hepsi lisan-ı hal ile Allah’ı tesbih eder. Duanın dili ne Arapçadır, ne Türkçe ne Farsça... Duanın dili, kalbin dilidir.   Duanın makbul olanı; bırakın anlamını, telaffuzunu bile doğru dürüst bilmediğimiz kelimelerle edileni değil, kalpten gelenidir. Bazen dua ederken ne söyleyeceğimizi bilemeyecek, bir cümle dahi kuramayacak kadar kendimizi aciz ve güçsüz hissederiz. Kendi halimiz duanın ta kendisi olmuştur. Allah kelimelerimize değil, lisanı halimize ve perişanlığımıza bakar.   Duada asıl olan samimiyettir, muhatabımızın bizi bizden daha iyi bilen ve daha iyi tanıyan Allah olduğunu bilmektir. “Kullarım sana benden soracak olurlarsa ben onlara çok yakınım” (Bakara, 2/186) Buyuran yüce Rabbimiz başka bir ayette yakınlığını “Biz kulumuza şah damarından daha yakınız” (Kaf, 50/16) diyerek tarif ediyor. Allah bize şah damarımızdan bile daha yakınsa, o zaman Allah’la aramıza aracı koymaya gerek var mı? Bir de şöyle düşünelim. Aynı zamanda, belki de aynı konuda dilekte bulunan milyarlarca insanı, aynı anda duymak ve bunların isteklerine cevap vermek nasıl bir büyüklüktür! Bazen dualarımız çelişir, mesela bir eş ve çocuk sabahleyin evden çıkan kocasının ya da babasının iyi olması için dua ederken, belki de işyerinde biri ona beddua etmektedir. Bu iki kişinin aynı anda duasını kabul edip bunun üç kişiye zulüm olarak dönmesine izin vermemek ancak Allah’ın yapabileceği bir şeydir. Bu örnek bile tek başına, Allah’ın gücünü kavrama konusunda bizi aciz bırakır.    İnsan “Bittim” dediğinde, Allah “Yettim” der. Miraç Gecesi, Allah Rasulü’ne (sav) indirilen Bakara suresinin son ayetlerini duamıza katar, “Allah kimseye taşıyamayacağı yükü yüklemez. Taşırken zorlanacağınız yükleri de bize taşıtma” (Bakara, 2/286) diye niyazda bulunuruz.  Kul, bütün gücünü, iradesini kullanarak tükendiğinde, Allah ona yardım eder. “Mazlumun duasından sakının, çünkü onunla Allah arasında bir perde yoktur” (Buhârî, “Mezâlim”, 9) sözünü de belki böyle anlamalıyız. Kulun gücünün bittiği yerde Allah’ın yardımı başlar.    Gücünüzün bittiği noktada olup olmadığınızı kontrol ettiniz mi? Eğer hâlâ gücünüz varsa, o bitinceye kadar koşmanızı, soluğunuzun tükendiği noktada hiç ummadığınız bir yerden önünüze kapı açılacağını düşündünüz mü?   Taif dönüşü Hz. Muhammed (sav) son tedbiri de tüketmiş bir halde, kan revan içinde doğduğu toprakların varoşlarına gelip dayanmış fakat girememişti. İşte o an gücünün bittiği andı. Gidecek bir kapısı, başvuracak bir dayanak, sığınak, tutamak ve barınağı kalmamıştı. Aklın ve tedbirinin bittiği yerde aşkın kollarına bırakmıştı kendisini ve şöyle dua etmişti:   “Allah’ım! Kuvvetimin tükendiğini sana arz ediyorum.Gücümün azaldığını,İnsanların gözünde küçük düştüğümü sana şikâyet ediyorum!   Ya Erhamerrahimin!Sensin ezilmişlerin Rabbi!Sensin benim Rabbim!Beni kimlerin eline bıraktın? Yoksa bu davamda bana üstün gelecek düşmana mı?   Eğer sen bana gücenmediysenKesinlikle bunlara aldırmıyorum.Lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır. Senin nuruna sığınırım,Karanlıkları aydınlatan nuruna...   Gelecek azabın, bana ulaşacak öfkendenKaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum.Sana sığındım, yeter ki razı ol.Güç ve kuvvet sendendir,Yalnız senden.” (İbn Hişam,Sire II/29-30)   “Bana dua edin kabul edeyim” (Mü'min, 60); “De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin…(Furkan 77) gibi ayetler de duanın önemini gözler önüne sermektedir. Hz. Peygamber (sav) de pek çok hadis-i şerifinde duanın gücünden ve öneminden bahsetmiş, duanın ibadetten ibaret olduğunu ve Allah katında duadan daha faziletli bir şeyin olmadığını (Tirmizî, Dua 1), bir kimsenin ellerini Allah'a doğru kaldırıp dua ettiğinde onu boş döndürmekten Allah'ın haya ettiğini (Ebu Davud, Salat, 358) belirtmiş, misafirin duasını, babanın çocuğuna yaptığı duayı ve mazlumun duasını müstecâb dualar arasında saymıştır.   Bugün sizden bir sadaka isteyen dilenci dahi,edepli bir şekilde ,başını öne eğip ellerini açarak,tüm acizliği ve muhtaçlığını ortaya koyarak ister.Aciz ve muhtaç olanlar olarak ta biz kulların mutlak güç sahibi Allah’tan isterken bunu mutlaka bir edep dahilinde yapmamız gerekir. Ayet ve hadislere göre dua etmenin usul ve adabı şu şekildedir;   Duâ, mutlaka kabul olunacak bir ibâdettir. Ancak duayı Peygamberimizin yaptığı ve bildirdiği şu şartlara uygun olarak yapmak lâzımdır: 1- Vücud, helal kazançla alınmış, helal gıdalarla beslenmelidir. (İbn Kesir, Bakara, 168 tefsiri) 2- Abdestli olmalı, Kıbleye yönelinmeli ve eller semâya açılmalıdır. (Tirmizî, İbn Mâce, Ebû Dâvud) 3- Duaya eûzü-besmele, Allah'a hamd ve Peygamberimize salât ve selâm İle başlanmalıdır. (Sünen-i Tirmizî) 4- Zulümler terkedilmeli ve tövbe edilmelidir. 5- Günahı gerektirecek isteklerde bulunulmamalı ve acele edilmemelidir. Zîra, Hz. Muhammed (asm) şöyle müjdelemektedir: "Yeryüzünde Allah'a duâ eden her bir mü'minin Allah (cc) (ya duasını kabul ederek) ona istediğini verir. Ya da isteğine eş değerde olacak bir kötülüğü ondan giderir. Veyahut âhirette karşılığını bulur..." (R- Safihîn) Duâ eden, duasının yararını ya hayatında, ya da âhirette muhakkak görür. 6- Duâ ihlasla ve ısrarla yapılmalıdır. Zira; Resûlullah (asm) üçer defa duasını tekrar ederdi. (Ebû Dâvud, İbn Sünnî) 7- Diğer müslümanların aleyhine ve zararına isteklerde bulunulmamalıdır. Ailesine, çoluk-çocuğuna ve malına beddua etmemelidir. (A'raf, 55-56. R. Salihin) 8- İslama aykırı isteklerde bulunulmamalıdır. 9- Duâ esnasında bağırıp-çağırmamalı ve zoraki edebî sanat gösterilerinde bulunulmamalıdır. Baş göğe dikilmemeli, Allah'a yalvarman, O'ndan korkarak ve umarak duâ edilmelidir. Ölüden, tekkeden, türbeden velîden değil bizzat Allah'tan istenmelidir. (Enbiya, 90. A'raf, 55) 10- Beş vakit farz namazın ardından yapılacak duâ ile gece yarısından sonra (seher vakti) yapılacak duâ müstehap olacak duaların başındadır. (Süneni Tirmizi, Müslim) 11- Ezanla farz namaz için getirilen ikâmetler arasında yapılan dualar, makbul dualardır. (Buhari) 12- Namazda secdede iken yapılan dualar, makbul dualardır. (C. Sağîr) 13- Cuma günü yapılan dualar, makbul dualardır. (İbni Mâce) 14- Ramazan geceleri, Ramazan ve Kurban bayramları geceleri, Mîraç, Berât ve Kadîr geceleri de duaların daha çok makbul olduğu vakitlerdir. 15- Mazlumun bedduası, misafirin duası ve ana-babanın çocuğuna duası makbul dualardır. (Tirmizî) 16- Hastanın, oruçlunun iftar vaktindeki duası, ihramlının duası ve bir müslümanın diğer müslüman, kardeşine gıyabında yaptığı dualar makul dualardır. 17- Kim, musibet, ve şiddet zamanında duasının kabul edilmesini severse, genişlik zamanında çok duâ etmelidir. (Tirmizi, Hâkim el-Müstedrek) 18- Peygamberlerden ve ashaptan nakledilen dualarla duâ edilmelidir. 19- Yukardaki şartlardan sonra yapacağı duanın mutlaka kabul olunacağı inancıyla canı gönülden, ihlasla duâ edilmelidir. Dalgın ve ne istediğini bilmeyen bir kalble duâ edilmemelidir." (Tirmizî) 20- Duaya başlarken olduğu gibi, bitirirken de Allah'a hamd ve resulüne salât ve selâm ile bitirilmelidir. 21- Duâ sonunda âmin diyerek eller yüze sürülmelidir. . Dua konusuna devam edeceğiz inşallah)   Selametle kalın.   Aklı Selim,Kalbi Selim,Hissi Selim,Zevki Selim…
Ekleme Tarihi: 05 Aralık 2020 - Cumartesi

DUA -1 (Dua nedir ve nasıl dua edilmelidir?)

De ki: “Eğer bizi kurtarırsan, kesinlikle şükredenlerden olacağız” diye içten bir yakarışla dua ettiğinizde, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kurtaran kimdir? (En’am 63)

 

İki bölümden oluşacak bu yazımızda duayı iki bölümde inceleyeceğiz inşallah.

Dua etmek ve dua olmak

 

Hiç düşündünüz mü? ‘’Eğer ettiğimiz her dua gerçekleşecek olsaydı, dünya daha iyi bir yer mi olurdu; yoksa sadece bizim istediğiniz gibi bir yer mi olurdu?’’  Çünkü dünya sadece benim istediğim gibi bir yer olursa, herkes için iyi bir yer olmayacak. Ama dünya Allah’ın istediği iyilikte,güzellikte ve hayırda bir yer olursa, herkes için iyi olacak. Bu yüzden ettiğimiz duaları hafife almayalım.

 

 Dua, bir parçası olmaktır. Dua ettiğin ailenin bir parçası olmaktır, dua ettiğin coğrafyanın,ümmetin , arkadaşlarının, iş yerinin,  en önemlisi de Allah’ın rızasının bir parçası olmaktır.

 

 Sınırlı olan insan, Sınırsız Olandan alır ve yine sınırlı olan insanlara aktarmaya devam eder. Bizler  aciz ve yetersiziz.Yetersiz olan sevgimizi, sevincimizi, esenliğimizi, huzurumuzu, bereketimizi insanlara vermekte zorlanıyoruz  ,işte dua bunu sağlar bize…

 

Bizleri yoktan var eden, kendisinden başka kulluk edilecek ilah olmayan şanı yüce Rabbimiz es-Samed’dir. Yani herkes ve her şey ona muhtaç, o hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. O, Aziz olandır; bizse aciziz. Dua, aciz olanın Aziz olandan istemesidir. Onun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Allah “Duanız olmasa Allah size ne diye değer versin?” (Furkan, 77) buyurarak, duanın Allah’a değil, insana değer kattığını hatırlatmaktadır.

 

Rabbimizin Alak suresinde “Gerçek şu ki, insan kendini kendine yeterli görerek azar” (Alak, 96/6) ayetiyle uyardığı üzere, insan her zaman ve her koşulda Allah’a muhtaçtır ve bu muhtaçlığını bilinçli olarak kabul etmelidir. İnsana dua ettiren, kendi kendine yetmediğinin; verenin ve her şeye gücü yetenin Allah olduğunun farkına vardıran bu bilinçtir.

 

İslam insanın Allah’la, tabiatla ve toplumla olan ilişkisini adalet ve merhamet ekseninde hikmetle düzenleyen bir dindir. Allah-kul ilişkisinin sürekli açık kırmızı hattıdır dua. Sürekli online... En yüce, en büyük ve en güçlü olanla; her zaman, her yerde ve her durumda açık bir hat... Bu Allah’ın insana nasıl muhteşem bir lütfu ve ikramıdır! Dua, Allah’a çıkarılmış davettir.

 

Dua Allah’la konuşmak demektir. Duanın dili nedir, bilir misiniz? Bülbül hangi dilde öter, su hangi dilde akar, rüzgâr hangi dilde eser? Aşkın/Askın olanın dili... Göklerde ve yerde ne varsa hepsi lisan-ı hal ile Allah’ı tesbih eder. Duanın dili ne Arapçadır, ne Türkçe ne Farsça... Duanın dili, kalbin dilidir.

 

Duanın makbul olanı; bırakın anlamını, telaffuzunu bile doğru dürüst bilmediğimiz kelimelerle edileni değil, kalpten gelenidir. Bazen dua ederken ne söyleyeceğimizi bilemeyecek, bir cümle dahi kuramayacak kadar kendimizi aciz ve güçsüz hissederiz. Kendi halimiz duanın ta kendisi olmuştur. Allah kelimelerimize değil, lisanı halimize ve perişanlığımıza bakar.

 

Duada asıl olan samimiyettir, muhatabımızın bizi bizden daha iyi bilen ve daha iyi tanıyan Allah olduğunu bilmektir. “Kullarım sana benden soracak olurlarsa ben onlara çok yakınım” (Bakara, 2/186) Buyuran yüce Rabbimiz başka bir ayette yakınlığını “Biz kulumuza şah damarından daha yakınız” (Kaf, 50/16) diyerek tarif ediyor. Allah bize şah damarımızdan bile daha yakınsa, o zaman Allah’la aramıza aracı koymaya gerek var mı? Bir de şöyle düşünelim. Aynı zamanda, belki de aynı konuda dilekte bulunan milyarlarca insanı, aynı anda duymak ve bunların isteklerine cevap vermek nasıl bir büyüklüktür! Bazen dualarımız çelişir, mesela bir eş ve çocuk sabahleyin evden çıkan kocasının ya da babasının iyi olması için dua ederken, belki de işyerinde biri ona beddua etmektedir. Bu iki kişinin aynı anda duasını kabul edip bunun üç kişiye zulüm olarak dönmesine izin vermemek ancak Allah’ın yapabileceği bir şeydir. Bu örnek bile tek başına, Allah’ın gücünü kavrama konusunda bizi aciz bırakır. 

 

İnsan “Bittim” dediğinde, Allah “Yettim” der. Miraç Gecesi, Allah Rasulü’ne (sav) indirilen Bakara suresinin son ayetlerini duamıza katar, “Allah kimseye taşıyamayacağı yükü yüklemez. Taşırken zorlanacağınız yükleri de bize taşıtma” (Bakara, 2/286) diye niyazda bulunuruz.  Kul, bütün gücünü, iradesini kullanarak tükendiğinde, Allah ona yardım eder. “Mazlumun duasından sakının, çünkü onunla Allah arasında bir perde yoktur” (Buhârî, “Mezâlim”, 9) sözünü de belki böyle anlamalıyız. Kulun gücünün bittiği yerde Allah’ın yardımı başlar.

 

 Gücünüzün bittiği noktada olup olmadığınızı kontrol ettiniz mi? Eğer hâlâ gücünüz varsa, o bitinceye kadar koşmanızı, soluğunuzun tükendiği noktada hiç ummadığınız bir yerden önünüze kapı açılacağını düşündünüz mü?

 

Taif dönüşü Hz. Muhammed (sav) son tedbiri de tüketmiş bir halde, kan revan içinde doğduğu toprakların varoşlarına gelip dayanmış fakat girememişti. İşte o an gücünün bittiği andı. Gidecek bir kapısı, başvuracak bir dayanak, sığınak, tutamak ve barınağı kalmamıştı. Aklın ve tedbirinin bittiği yerde aşkın kollarına bırakmıştı kendisini ve şöyle dua etmişti:

 

“Allah’ım!

Kuvvetimin tükendiğini sana arz ediyorum.Gücümün azaldığını,İnsanların gözünde küçük düştüğümü sana şikâyet ediyorum!

 

Ya Erhamerrahimin!Sensin ezilmişlerin Rabbi!Sensin benim Rabbim!Beni kimlerin eline bıraktın?

Yoksa bu davamda bana üstün gelecek düşmana mı?

 

Eğer sen bana gücenmediysenKesinlikle bunlara aldırmıyorum.Lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır.

Senin nuruna sığınırım,Karanlıkları aydınlatan nuruna...

 

Gelecek azabın, bana ulaşacak öfkendenKaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum.Sana sığındım, yeter ki razı ol.Güç ve kuvvet sendendir,Yalnız senden.” (İbn Hişam,Sire II/29-30)

 

“Bana dua edin kabul edeyim” (Mü'min, 60); “De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin…(Furkan 77) gibi ayetler de duanın önemini gözler önüne sermektedir.
Hz. Peygamber (sav) de pek çok hadis-i şerifinde duanın gücünden ve öneminden bahsetmiş, duanın ibadetten ibaret olduğunu ve Allah katında duadan daha faziletli bir şeyin olmadığını (Tirmizî, Dua 1), bir kimsenin ellerini Allah'a doğru kaldırıp dua ettiğinde onu boş döndürmekten Allah'ın haya ettiğini (Ebu Davud, Salat, 358) belirtmiş, misafirin duasını, babanın çocuğuna yaptığı duayı ve mazlumun duasını müstecâb dualar arasında saymıştır.

 

Bugün sizden bir sadaka isteyen dilenci dahi,edepli bir şekilde ,başını öne eğip ellerini açarak,tüm acizliği ve muhtaçlığını ortaya koyarak ister.Aciz ve muhtaç olanlar olarak ta biz kulların mutlak güç sahibi Allah’tan isterken bunu mutlaka bir edep dahilinde yapmamız gerekir.

Ayet ve hadislere göre dua etmenin usul ve adabı şu şekildedir;
 

Duâ, mutlaka kabul olunacak bir ibâdettir. Ancak duayı Peygamberimizin yaptığı ve bildirdiği şu şartlara uygun olarak yapmak lâzımdır:

1- Vücud, helal kazançla alınmış, helal gıdalarla beslenmelidir. (İbn Kesir, Bakara, 168 tefsiri)
2- Abdestli olmalı, Kıbleye yönelinmeli ve eller semâya açılmalıdır. (Tirmizî, İbn Mâce, Ebû Dâvud)
3- Duaya eûzü-besmele, Allah'a hamd ve Peygamberimize salât ve selâm İle başlanmalıdır. (Sünen-i Tirmizî)
4- Zulümler terkedilmeli ve tövbe edilmelidir.
5- Günahı gerektirecek isteklerde bulunulmamalı ve acele edilmemelidir. Zîra, Hz. Muhammed (asm) şöyle müjdelemektedir:
"Yeryüzünde Allah'a duâ eden her bir mü'minin Allah (cc) (ya duasını kabul ederek) ona istediğini verir. Ya da isteğine eş değerde olacak bir kötülüğü ondan giderir. Veyahut âhirette karşılığını bulur..." (R- Safihîn) Duâ eden, duasının yararını ya hayatında, ya da âhirette muhakkak görür.
6- Duâ ihlasla ve ısrarla yapılmalıdır. Zira; Resûlullah (asm) üçer defa duasını tekrar ederdi. (Ebû Dâvud, İbn Sünnî)
7- Diğer müslümanların aleyhine ve zararına isteklerde bulunulmamalıdır. Ailesine, çoluk-çocuğuna ve malına beddua etmemelidir. (A'raf, 55-56. R. Salihin)
8- İslama aykırı isteklerde bulunulmamalıdır.
9- Duâ esnasında bağırıp-çağırmamalı ve zoraki edebî sanat gösterilerinde bulunulmamalıdır. Baş göğe dikilmemeli, Allah'a yalvarman, O'ndan korkarak ve umarak duâ edilmelidir. Ölüden, tekkeden, türbeden velîden değil bizzat Allah'tan istenmelidir. (Enbiya, 90. A'raf, 55)
10- Beş vakit farz namazın ardından yapılacak duâ ile gece yarısından sonra (seher vakti) yapılacak duâ müstehap olacak duaların başındadır. (Süneni Tirmizi, Müslim)
11- Ezanla farz namaz için getirilen ikâmetler arasında yapılan dualar, makbul dualardır. (Buhari)
12- Namazda secdede iken yapılan dualar, makbul dualardır. (C. Sağîr)
13- Cuma günü yapılan dualar, makbul dualardır. (İbni Mâce)
14- Ramazan geceleri, Ramazan ve Kurban bayramları geceleri, Mîraç, Berât ve Kadîr geceleri de duaların daha çok makbul olduğu vakitlerdir.
15- Mazlumun bedduası, misafirin duası ve ana-babanın çocuğuna duası makbul dualardır. (Tirmizî)
16- Hastanın, oruçlunun iftar vaktindeki duası, ihramlının duası ve bir müslümanın diğer müslüman, kardeşine gıyabında yaptığı dualar makul dualardır.
17- Kim, musibet, ve şiddet zamanında duasının kabul edilmesini severse, genişlik zamanında çok duâ etmelidir. (Tirmizi, Hâkim el-Müstedrek)
18- Peygamberlerden ve ashaptan nakledilen dualarla duâ edilmelidir.
19- Yukardaki şartlardan sonra yapacağı duanın mutlaka kabul olunacağı inancıyla canı gönülden, ihlasla duâ edilmelidir. Dalgın ve ne istediğini bilmeyen bir kalble duâ edilmemelidir." (Tirmizî)
20- Duaya başlarken olduğu gibi, bitirirken de Allah'a hamd ve resulüne salât ve selâm ile bitirilmelidir.
21- Duâ sonunda âmin diyerek eller yüze sürülmelidir.
.

Dua konusuna devam edeceğiz inşallah)

 

Selametle kalın.

 

Aklı Selim,Kalbi Selim,Hissi Selim,Zevki Selim…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler 2023 acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler 2023 casino siteleri

siyahbet