(Şeytan);"Beni azdırdığın için, and olsun ki, Senin doğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım; sonra önlerinden, ardlarından, sağ ve sollarından onlara sokulacağım; çoğunu Sana şükreder bulamayacaksın" dedi.(Araf 16-17)
‘’Sen onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle oynat. Suvari ve piyadelerinle üzerlerine yaygarayı bas. Mal ve evlatlarına ortak ol. Onlara yalan va'dler yap. Fakat şeytan onlara batıldan başka bir şey vaad etmez. Doğrusu benim halis kullarım var ya! Senin onların üzerinde hiçbir hükmün yoktur. Rabb'in ise vekil olarak yeter’’(İsra 64-65)
Cin ve şeytan inancı bütün ilâhi dinlerde ve eski milletlerde bulunmaktadır. İslâm alimleri arasında farklı görüş ve yorum yapan alimler olmakla birlikte, sağlam bilgi Kur’ân ayetleri ve Hz. Peygamber’in hadisleridir. Hz. Peygamber’in onlarla konuşması ve Kur’ân okuması sembolik bir varlıktan ziyade gerçek varlık olduklarını göstermektedir. Kur’ân-ı Kerim’de Bakara,92 Araf,93 Hıcr,94 İsrâ95 Tâhâ,96 ve Sâd97 sûrelerinde Hz: Adem’in kıssasını haber verdikten sonra, değişik sûre ve âyetlerde, Hz. Muhammed ve onun tebliğine muhatap olan insanlığa şeytanın yapabileceği bütün düşmanlıklar haber verilmiş ve onun tuzağından kurtulmanın önerileri belirtilmiştir. İnsanlar kendi huzurları için bu uyarılara uymaları gerekmektedir.
İnsan Şeytan İlişkisi İnsanlık tarihi itibariyle, insan şeytan mücadelesi, her zaman güncelliğini korumuştur. Söz konusu âyetleri tahlil ettiğimizde, Allah ve Peygamberin istemediği her fiil ve davranış şeytanın bir ürünü olarak görülür. Buna göre insanlığın zararına olan her şeyin altında şeytan bulunur. Diğer bir ifade ile, her kötülüğün kaynağı şeytan ve onun neslidir. Örneğin, dünya ve ahırette sıkıntıya sebep olan kulluğa karşı çıkma, haramları teşvik, hanımları istismar etme, faiz ve sihir gibi olumsuzluklar satanizmin istediği filler olup, İslâm’dan uzak yetişen gençliğin önemli bir hastalığıdır.
Kur’ân-ı Kerim, yaratıcı, insan ve şeytan ilişkilerine önem veren bir kitaptır. Yüce Allah’ın yarattıklarından istediği kulluktur. Bunun için insan kendisini ve Allah’ı bilmesi gerekir. Bu da inanma ve inandığını yaşama ile olur. İblis insana düşmandır. Onu Allah’tan uzaklaştırmayı ister. O Allah’a isyan etmiş, yaptığına pişman olmaması sebebiyle de kovulmuştur. İblisin Allah’a yapabileceği bir kötülük yoktur. Onun muhatabı insandır. İnsanı kulluktan uzaklaştırmak için kıyamete kadar sürecek bazı planları,hileleri ve desiseleri vardır.
Kur’ân uygulamaya ve insanlığın mutluluğuna yönelik bir kitaptır. İnsana Yaratıcısıyla ilişkilerinde yol göstererek, fıtrat çizgisinde tutmayı, şeytan ve insanlardan gelebilecek tehlikelerden korumayı hedefler. Kur’ân’a göre insan Allah tarafından yaratılmış üstün bir varlıktır. O, yarattığı insanı irade ile donatmış, kendisine önemli görevler verilmiş, yaratılanları da onun hizmetine vermiş, onu aklı, iradesi, iyi ve kötü fonksiyonları yapabilmesi açısından diğer yaratıklardan farklı kılmıştır. Üstün yaratılması ve irade verilmesi sebebiyle fiillerinden sorumlu kılınmıştır.İnsana verilen üstün meziyetler, Yaratıcıya kul olması, şeytanla olan ilişkilerinde başarıya ulaşması, tabiatı faydalı hale getirmesi ve mutlu olması içindir. Bu nedenle, Şeytan tarafından sembolize edilen yanlış inançlarla mücadele etmesi ve başarıya ulaşması arzulanır. İnsan üstün olmanın yanında, âciz bir varlıktır. Aklı ve yetenekleri diğer yaratıklara karşı üstünlük sağlarken, zayıf olarak yaratılmış olması, musibetler karşısındaki sabırsızlığı, nefis ve şeytan karşısında sıkıntıya düşmesi, maddî ve manevî hastalıklar karşısındaki çaresizliği, ömrü ve gücünün sınırlı oluşu zayıf olduğunu hatırlatır. Zayıf olan kuvvetli olana sığınma ihtiyacı duyar. Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan güçlü demektir. İslâm inancına göre bu varlık Allah’tır. İnsan her şeyi ile O’na muhtaçtır. İnsanın şeytan ile ilgili mücadelesinde başarılı olması Yaratıcı’nın yardımı ile mümkündür. Gönderdiği peygamberler ve onlara verilen vahiy bu konuda yardımcı olur. Son kitap olan Kur’an’ın yol gösterici ve aydınlatıcı oluşu insanlık için önemlidir. İslâmî açıdan insanın konuları doğru algılaması, iyi düşünmesi, istikrarlı karar vermesi, fayda ve zararına olanları bilmesi, Kur’an sayesinde mümkündür. Bunlar bilinmeden şeytanla ilgili mücadelede başarılı olunamaz.
İnsan ;‘’ ins’’ kökünden türetilmiştir. İns, Hz Adem’den türeyen insanları ifade eder. İnsan ise; temeli su ve toprak olmakla birlikte, cisimsel varlıklarla ruhun birleşmesi neticesinde oluşur.Kur’an-ı Kerim’de altmış beş yerde insan, on sekiz yerde ins, bir yerde insî, bir yerde enâsî ve 230 civarındaki nâs kelimeleri insanı tanıtır. İnsan, topraktan yaratılıp, üstün ve mükemmel hale getirilmiş,dünyada önemli işleri yapabilme imkanıyla donatılmış, Kur’an kendisine emânet edilmiş, düşünen, konuşan ve yaptığından sorumlu tutulan bir varlıktır. Kur’an’da ifade edilen halife kelimesine farklı anlamlara gelir. Bunlar arasında, dünyada insan Allah’ın halifesidir, Hz. Adem’den önce yaşayan cinlerin yerine geçmesi sebebiyle bu isim verilmiştir. Kur’ân’da zikredilen ayetlerden hareketle halife, insanın dünyada üstün meziyetlerle donatılması ve dünyayı imarla görevli olması sebebiyle böyle bir ismin verildiğidir. Yoksa Yaratıcı ile kıyas veya karşılaştırma mümkün değildir.Ruh ve bedenin birleşmesiyle meydana gelip, irade ile donatılan ve yaptığından sorumlu tutulan bir yaratıktır. Temelde topraktan yaratılan insan, dünyada basit bir sudan oluşturularak, nutfe, alaka, mudga evrelerinden geçerek iskelet ve kas sistemleriyle teşekkül edip, ruh verilerek mükemmel hale getirilmiştir. Suyun insan oluşumunda önemli rolü bulunur. “İnsanı sudan yaratan Allah’tır.” ayeti bu duruma işâret etmektedir. Güzel yaratılmış olan insanın önemli bir misyonu bulunur. Bu misyon aczini itiraf ve kul olmadır. O iyiyi kötüden ayırt edip, birini diğerine tercih etme imkanına sahiptir. Yaratıcı tarafından verilen iyi ve kötü duyguları algılaması, fiillerinden hesap vereceğinin bir işaretidir. İnsan yaratılıştan temiz ve güzel bir varlık olmakla birlikte, kandırılmaya ve yanıltılmaya müsait olup, bu hatasını telafi etme imkanına sahiptir. Bu vesileyle, Yüce Allah aklını kullanmasını ve sıkıntılardan korunması için düşünmesini tavsiye eder. İnsanın misyonu kulluk olmakla birlikte, mizâcı itibariyle kibir ve sabırsızlığa meyillidir. Maddî refahın sürekli olduğu duygusuna kapılabilir. Sıkıntıya düşünce sabırsız olabilir. Gururu onu hırçın hale getirebilir.
Müspet ve menfi duyguları ihtiva eden insan iki şıktan birini seçmek durumundadır. Birincisi Yaratıcısına karşı kulluk misyonunu yerine getirmesi, diğeri, şeytanın etkisinde kalması. Şeytanla olan ilişkisi bu bağlamda kendini gösterir. Kur’an’da işâret edilen sorumluluk, insanla sınırlı değildir. Cinlerde bu bağlamda değerlendirilir. Sorumlu olarak yaratılan insan cin ilişkisi, ilk insanın yaratılması, meleklere ve cinlere Adem’e secde edin emriyle başlamış, Yüce Allah’ın, “Ey Adem! Sen zevcenle birlikte cennete yerleşip dilediğiniz nimetlerden yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın ki, sonra zâlimlerden olursunuz.” uyarısıyla devam etmiştir. Hz. Adem’in yaratılması, meleklerin secdesi, cinlerden olan İblis’in bu emri kabul etmeyişi, Rabb’inin emrine baş kaldırı, isyan, iyiliklere karşı çıkma ve Hz. Adem’in üstünlüğünü kabul edememe, insan-şeytan ilişkisinin ilk menfi yönünü oluşturmuştur. İnsanlığın atasının İblis’le başlayan bu olumsuz tablo dünyada da devam etmektedir. İşte, Kur’an’da geniş bir yeri oluşturan insan şeytan ilişkisi ve şeytandan sakınma insan açısından büyük önem taşır.
Yüce Allah, insanlığın yaratılmasıyla birlikte düşman olan iblis hakkında bilgi vermekle kalmamış, cin ve şeytan lafızlarıyla onları tanıtarak onlar tarafından oluşturulacak problemlere çözümler önerir. “…Şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.”“Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın.”
Kur’an’da ifade edilen insan, melek ve cin ayrı varlıklardır. Fakat bu üç varlığı bir birlerinden soyutlamak mümkün görülmez. Bunlardan İblis’in Yaratıcıya yapabileceği bir şey yoktur. Onun muhatabı insandır. İnsanı kulluktan uzaklaştırmanın yollarını arar.
Devam edeceğiz inşallah…