Seçimlerin önce sevgi pıtırcığı kesilen bir takım çevrelerin 14 Mayıs seçimlerinin ardından kustukları kini ağzımız açık takip ederken 28 Mayıs seçimlerinden sonra özellikle bahardan, çiçekten, böcekten bahseden siyasetçi ve o siyasetçilere destek veren zevatın tavır, söylem ve eylemleri akıl alır gibi değildi. Hâlbuki zannediyorduk ki, bu insanların temsil ettiği siyasi irade seçimlerden galip ayrılsa ülke birden aydınlanma çağına girecek ve sözde karanlık bir anda bitiverecekti ancak gördük ki beyin gerilerindeki karanlık önce karşıt düşüncedeki insanlara sonra kendi içlerindeki muhaliflere karşı birden bire ortaya çıkıverdi. Ne güzel gidiyorlardı oysa. Hatta bizzat benim yaptığım bir röportajda Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar adeta kelime-i şehadet getiriyor ve kendisinin de bir Allah’a, o Allah’ın rasulü olarak Hz. Muhammed’in peygamberliğine iman ettiğini vurgulayarak; "Muhafazakar camianın hamisi benim" diyordu. Sayın Karalar’ın muhafazakar camiaya yönelik sözlerinin yer aldığı röportaj öyle çok ses getirmişti ki o gün onlarca telefon aldım. Zeydan Karalar’ın muhafazakar camiaya yönelik sözleri bu camiadaki bir çok insanı umutlandırmıştı. Açıkçası ben bile Zeydan Başkan’a güvenmiştim. Ta ki, o telefon gelene kadar. Adana Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan bir kişi bana ulaştı ve Zeydan Bey’in beni yanılttığını söyledi. Önce röportajı okumayanlar için kısa bir hatırlatma yapayım; Zeydan Başkan o röportajda muhafazakar camianın sorunlarını bildiğini, bunu çözmek için samimi olarak gayret ettiğini hatta Adana Büyükşehir Belediyesi’nde çok sayıda başörtülü insanı bizzat kendisinin işe aldığını veya kendinden önce işe alınan başörtülü insanların belediyede huzur içinde çalıştığını ifade etmişti. Tabii benim; "Kaç daire başkanı, müdür, mühendis, şef var?” sorumu bir yönlendirme içerdiği düşüncesiyle yanıtlamak istememişti ama belediyenin kreşinde kendilerine çay getiren ya da oraların temizliği ile ilgilenen başörtülü kadınlar olduğunu söylemekten çekinmemişti. "Yani başörtülüler size göre sadece temizlik personeli, çay getirip götüren insanlar mı olabilir?" diye sorduğumda da kızmıştı bana. İşte bu röportaj yayınlandıktan sonra bana ulaşan bir kişi Adana Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan bir hanımefendinin türlü mobbing ve baskılara maruz kaldığını söyledi. İddialara göre görevde yükselme sınavına giren bu başörtülü kişi yazılı sınavlardan en yüksek notları almış sözlü mülakatları da harika geçmiş. Hatta sorulan soruları kitabın sayfasına varana kadar doğru cevaplayınca komisyon başkanı Ergül Halisçelik kendisini tebrik etmiş. Bunun üzerine kadını birçok arkadaşı arayarak hayırlı olsun dileklerini bile iletmiş ancak kazananların açıklanmasının ardından bu hanımefendi sözlü mülakatta elendiğini öğrenmiş.  Hani CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu; "Cumhurbaşkanı olursam ilk işlerimden birisi mülakatı kaldırmak olacak" diyordu ya. Meğer o mülakatlar kendi belediyelerinde bile istemedikleri adamı elemek için bir koz olarak kullanılyormuş. 4 kişinin alınacağı bir kadroya yazılı sınavda 2. olan, verdiği cevaplarla komisyon başkanının bile takdiri alan kadını iddia o ki sırf başörtülü olduğu gerekçesiyle mülakatta (sözlü sınavda) elemişler. Peki, onun yerine kimi almışlar? Yazılı sınavda 11. olan kişiyi... 1. 3. 4. görevde yükseliyor ama 2. yükselemiyor. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. olan isimler atlanılarak 11. olan kişi görevde yükseliyor. Adalet anlayışlarını görüyor musunuz? O hanımefendi doğal olarak hakkını aramak istemiş ve yazdığı bir dilekçe ile mülakat puanının yeniden değerlendirilip görevde yükselmesinin gerçekleştirilmesini, ayrıca elenme nedeni ile sözlü mülakat sonucunun kendisine yazı ile bildirilmesini ve mülakat tutanaklarının kendisine verilmesini istemiş. Kendisine gönderilen yazıda ise sadece sözlü sınavdan kaç aldığı yazıyormuş. Başka hiçbir izah, bilgi, belge yok. Nasıl olsun ki? Zaten bu haksızlıkları rahatça yapabilmek için belki de sesli ve görüntülü olarak kayda alın(a)mamış mülakatlar. Ardından mahkeme süreci başlamış. Mahkeme yürütmeyi durduma kararı vermiş. Hanımefendi yeniden sözlü sınava girmiş ve elbette yine elenmiş. Kadın yeniden bir dava açıyor ama bu kez Adana Büyükşehir Belediyesi’nin tüm avukatları seferber olunca davayı kaybediyor. Sonra? Sonrası daha acı… Kadının çalıştığı bölümdeki müdürü (daha sonra yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle yargılanan ve hala yolsuzluk dosyası devam eden bir kişi) yaşanan bu olaylardan dolayı belki de amirlerinden gördüğü baskı üzerine kadına hakaret ediyor. O da durumu CİMER’e şikâyet ediyor. Tüm bu yaşananların ardından kadın başka bir yere adeta sürgüne gönderiliyor. Evine çok uzak olduğunu söylemesine, çeşitli hastalıklarının olduğunu belirtmesine ve ailevi nedenlerden dolayı evine yakın bir yerde görev istemesine rağmen hala sürgünde (!) çalışıyor. İddialar doğru ise Zeydan Karalar yaptığımız röportajda mavi boncuk dağıtarak hepimizi kandırmış. Ben de buna alet (!) olmuşum. Çok üzgünüm.