Adana'da Müslüman Tutsaklara Özgürlük Eylemi
Programı sunan Mahşuk Özdemir konuşmasına 28 Şubat post modern darbesinin Müslüman kitleleri sindirmeyi hayatın her alanında dışlamayı Müslümanları hem kamusal alanda hem de özel sektörde baskı altında tutarak bir değişim dönüşüm zorbalığına imza atmayı hedefledikleri ile başladı…
Konuşmasında sürecin ön çalışmaları hem ordu hem medya hem de sermaye ayağının tamamlamasından sonra İstanbul Üniversitesi’nden başlayarak tüm yurda yayıldığını, hem üniversiteler hem okullar ve hem de özel sektörde Müslümanları adeta hayatın her alanında dışlayarak ve zorbaca inançlarını yaşamalarına engel olduklarını dile getirdi.
Gerek kendileri namaz kıldıkları için gerekse de aileleri ya başörtülü olduğu ya da namaz kıldıkları için orduda ilk etapta yaş kararları ile 600 subayın görevine son verildikten sonra sürecin devamında toplamda 2000 kişi ordudan ihraç edilmiş 4000 kişi ise zorunlu olarak emekliliklerini istemişlerdir.
İmam-hatip okullarının kapılarına adeta zincirler vurulmuş sayıları binleri aşan okullar neredeyse boşaltılmış ve kullanılmaz halde bırakılmışlardır. Başörtüsü ile imam hatiplerde bile okunmaya izin verilmemiş, inandığı gibi yaşamak isteyen kişilerin zorunlu bir sürgüne tabi tutulduğuna ve bir zorunlu beyin göçüne sebebiyet vererek birçok inançlı bayan kardeşimizin okullarına devam etmek için yurtdışına çıkmak zorunda bırakıldıklarını dile getirdi.
Sözde halka rağmen halka balans ayarı verenlerin ve ülkeyi karanlıklardan çıkaracaklarını söyleyenler süreç içerisinde devleti ve halkı adeta karanlıklara sürüklemiş binlerce esnafın işyerini kapatmasına neden olmuş birçok bankayı batırmış ülkeyi batağa sokmuşlardır. Ülkede kaosa ve güvensizliklere neden olmuşlardır. yaşanan istikrarsızlık ve güvensizlikler nedeni ile bu dönemde Sadece Amerika da yaşamak için green karta başvuranların sayısı 1,5 milyonu geçmiştir.
Halkın inançlarını yaşamasını engelleyen Adeta nasıl yaşayacaklarını kendileri belirleyeceklerini söyleyen ve hayatın her kesiminde korku rüzgarı estiren gerek ordu, BÇG ve onların siyasi ayakları, sermaye rant odakları, sözde aydın ve akademisyenleri ve medya patronları ve onların güdümünde hareket eden hücre yapılanmaları bugün elleri kollarını sallaya sallaya gezerken ordu ve BÇG dışında hiç birine dokunmayan hükümet ve devletin yargı organları nedense bu süreçte mağdur ve mahkum olan kardeşlerimiz görmezden gelmektedirler. Her alanda mağduriyet yaşayan kardeşlerimiz ve mağduriyetleri gündeme taşınarak giderilmedi. Suçları Kur’an öğretmek olan ya da bir mitingde attığı bir sloganda veya tek suçu belli bir sokaktan geçmiş olmak dışında suçu olmayan kardeşlerimiz 17 yıl olmasına rağmen hala zindanlarda yatmaktadırlar.
Oysa katliama imza atan, darbe yapan, halkın inançlarına yaşayışına zincirler vuran ve tahammül edemeyen 28 Şubatın İcraatçıları – Ergenekon ve Balyozcular ellerini kollarını sallayarak hayatlarına oldukları yerden devam ederken, mahkûm ve mağdur edilmiş kardeşlerimiz hala zindanlarda çürümeye yüz tutmuş ve yurtdışına çıkan birçok kardeşimiz hala yurda dönmeye tereddüt etmektedirler.
Daha fazla zaman kaybetmeden ve vakit de geçmeden darbenin tüm bu resmi ve sivil aktörlerinden hesap sorulmalıdır. Zulmü ifşa etmediğimiz sürece kimliklerimiz, zihinlerimiz ve vicdanlarımız kirli kalacaktır. Bu yüzden zulmün ifşası ve zulme uğrayan kardeşlerimizi gündemde tutmamız gerektiğini vurguladı.
Akabinde basın açıklamasını okuması için sözü Hakan Yalınız’a bıraktı. Hakan Yalınız basın açıklamasını okuduktan sonra basın bildirisi medyaya dağıtılıp program kapatıldı.
Fotoğraf: Melike Yılmaz Şanlı