BİR ESİR EŞİNİN GÖZÜNDEN GAZZE DİRENİŞİMİZ
Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Rukiye Demir Salihiyya.
Diyarbakırlıyım. 8 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuyum. Üniversitede okuduğum yıllarda başörtüsü sorunu vardı. Bu yüzden okulu yarıda bırakıp Malezya uluslar arası İslam üniversitesi psikoloji bölümünde lisansımı yaptım. 2016 yılında Gazze’ye giden ilk uluslarası öğrencilerden biri olarak toplum ruh sağlığı alanında yüksek lisansımı yaptım. Bu süreçte evlendim ve doktoramı da el aksa üniversitesinde psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümnde yaptım.
Gazze’de yaşama süreciniz nasıl başladı?
2016 yılında eğitim amacı ile gazzeye gitmemle başladı.
Filistin Davası Nedir?
Filistin davası ümmetin ve insanlığın davasıdır. Allah’ın ve peygamberlerinin emanetlerine sahip çıkma davasıdır. Filistin davası bütün müslümanaların ve kendisini insan olarak tanımlayan her bir insanın davasıdır. Bu yüzden de bu topraklar selamete kavuşana dek mücadelenin en güzelini vermemiz gerekiyor.Zira onların selamete çıkması insanlığın selamete kavuşmasına vesile olacaktır inşallah.
Filistin’in Şehirlerinde Siyonizme karşı ortak bir direniş bilinci var mı?
Evet filistin’in tüm şehirlerinde siyonizme karşı tek vücud olunmuştur. Oradaki bütün kardeşlerimiz siyonizme yani nsanlık düşmanlarına karşı büyük bir zafer mücadelesi vermektedirler. Diliyorum ve umuyorum ki Allah’tan kısa zamanda galp geleceklerdir.
7 Ekim operasyonlarını bir milat olarak kabul edecek olursak, Gazze’de 7 ekim öncesi barış mı vardı? Barış ortamını HAMAS ve Kassam Tugayları mı bozdu?
7 ekim öncesi haberleri doğru takip etmek gerekiyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanları 7 ekim öncesinde de vardı. Aynı zamanda mescidi aksamıza kutsalımıza daha çok el uzatılmaya başlandı. Siyenistler ne yapıyorlar? Önce bir işgalde bunuyorlar. Ardından yeni bir işgal.. haksız yere Filistin’li insanların evlerini gaspediyorlar. Sonra Dünya’dan gelen seslere bakıyorlar. Eğer bir tepki yoksa devam ediyorlar. Şayet ciddi bir tepki olursa geri adım atıyorlar.işte 7 ekim öncesinde de bu tür vak’alar çok fazla olmaya başlamıştı. Özellikle mescidi aksaya o kadar fazla Siyonist baskı lar oluyordu ki saymakla bitiremeyiz. Hatta özellikle bizim namaz kıldığımız vakitlere denk getiriyorlardı ki kardesşlerimiz orada namaz kılamaz hale gelmiş olsun. Kudüs’te yaşayan hatta mescidi aksa’nın hemen yanında yaşayan Müslüman halk bile namazlarını eda edemez hale gelmişti. Ki bu da zaten insan haklarıuna aykırı bir durumdur. Dünya kamuoyu ise bütün bu olup bitenleri sadece izlemekle yetiniyordu. İşte bütün bu yaşanan zulümlere direnişci kardeşlerimiz 7 ekim’de Siyonistlerin anladığı dilden bir cevap vermek istediler.Hepsi bu. Yani 7 ekim öncesinde her şey çok iyiydi de direniş güçleri haksız bir saldırı gerçekleştirmiş değildi.
Filistin şehirleri arasında seyahat özgürlüğü var mı?
Filistin şehirleri arasında seyahat özgürlüğü yok maalesef. Batı Şeria’dan Gazze’ye, yada Gazze’den batı şeiaya geçmek neredeyse imkansız. Batı şeria’dan Kudüs’e gidip mescidi Aksa’da namaz kılmak bile imkansız denecek kadar zor bir süreç. Onun için çok farklı süreçler yaşanması gerekiyor. Çoğu zaman siynistler gençlre izin vermiyorlar. 55 yaş üstü insanlara izin verirken bile ciddi ve geçerli bir sebeplerinin olması gerekiyor. Tedavi olmak gibi mesela.. İşgal yönetimi her alanda baskı ve zulmü uygularken Filistinlilerin seyahat özgürlüklerine de izin vermemektedirler maalesef.
Gazze halkının direniş azminin kaynağı nedir? Çocuklarını, eşlerini ve hatta tüm ailelerini kaybeden insanlardaki çelikleşmiş irade ve sabrın kaynağı nedir?
Gazze halkının direniş azminin kaynağı tabiî ki de ‘iman’ diyebiliriz. Zira iman dışında bir faktör bunu açıklayamaz. Çünkü Filistin halkına göre bu hayattaki gayeleri Allah’ın rızasını kazanmak. Bunu elde etmek için ise Allah’ın hükmü ile hükmetmek gerekir. Çünkü eğer birine bir şeyi razı etmek isterseniz onun dediklerini yapmanız gerekir. Allah’ı razı etmenin yolu da insanlığın hayat klavuzu demek olan Kur’an’a uymaktan geçer. İşte onların hedefi de Allah’ın hükmü ile hükmetmek. Böylelikle Allah’ı razı etmiş olacaklarına inanıyorlar. Onun dışındaki her şeye araç gözü ile bakıyorlar. Yani eviniz işiniz çocuklarınız arkadaşlarınız malınız mülkünüz ne varsa hepsi araç ve bu araçlar Allah’ın emrine göre değerlendirilmelidir ki Allah’ın rızasına ulaşılmış olunabilsin. Onların her biri sözbirliği etmişcesine şöyle söylüyor: “Bu topraklar bize Allah’ın emaneti. Eğer biz gidersek kafirler ümmetin emanetini ayaklar altına alacaklar. Bu zilleti yaşamamak için kanımızın son damlasına kadar bu toprakları korumaya devam edeceğiz.” Allah oradaki kardeşlerimizden kabul etsin. Bizlere de bu bilinçle bilinçlenmesi nasip etsin.
Filistin halkı, dünya Müslümanlarının Kudüs’ü ve Mescidi Aksa’ı “ turistik” ziyaretlerine bakışı nedir?
Filistin halkı tabiî ki biran evvel dünya Müslümanlarının birleşerek Kudüs’ü fethedecekleri günleri bekliyor. Ancak bu hedef gerçekleşinceye kadar da Müslümanların Mescidi Aksa’yı ziyaret etmekten vazgeçmemeleri gerektiğini her fırsatta anlatıyorlar. Zira Müslümanlar mescidi aksa’yı ziyaret ettiklerinde işgal askerlerinin barbarlıkları az da olsa hafifliyor. Normal şartlar altında Filistinlilere çok kötü davranıyorlar. Ama ortalıkta dışarıdan gelen ziyaretçiler olunca biraz daha dikkatli davranıyorlar. Bu yüzden o kutlu topraklrı terk etmemek lazım. Dilerim ki en kısa zamanda bu mübarek toprakların fethini görmek bizlere nasip olur.
Gazze halkının hicret hakkında düşüncesi nedir? Gazzeli’nin cennet dışında bir hicret yurdu yok mud ur?
Tabiki Gazze halkı hicreti düşünecek olsa bu gayet normaldir. Hayata dair bir şey yok. Ama oradaki bilinçlii kardeşlerimiz “eğer bir yere hicret edilecekse cennete gidelim” diyorlar. Onların bu kutlu toprakları bırakmaya hiç niyetleri yok. Düşünebiliyor musunuz evleri bombalanıyor ve bombalanan evlerinda kalınacak olanak varsa yeniden dönüyorlar. Evlerini ve sevdiklerini kaybettikleri halde Allah’ın yardımı ile yeni hale adapte olup hayata yeniden devam ediyorlar. Şuanda onca hastalığa rağmen, onca zorluğa onca kimyasala rağmen kardeşlerimiz o kutlu toprakları bırakmak istemiyorlar. Çünkü bu ümmetin emaneti. Onlar iki milyarlık mülümanın emanetini omuzlarında taşımaya devam ediyorlar.
7 ekim öncesi Gazze’de yaşam nasıldı?
7 Ekim öncesinde de bu kadar sık olmasa da bombardımanlar devam ediyordu. Biliyorsunuz 2021’de bombardıman oldu. 2022’de yine aynı şekilde ağır bombardımanlar oldu. Bu süreçte ben ordaydım. Öte yandan 17 senedir süren bir abluka devam ediyordu. Elektrik problemleri, Seyahat problemleri, Ekonomik problemler, siyasi sosyal sorunlar ve buna bağlı olarak yaşanan tüm sorunlara rağmen Gazze halkı hayatın da ölümün de hakkını veriyor. Yaşadıkları onca güçlüğe rağmen sosyal ilişkileri güçlü bir şekilde devam ediyordu. Tüm zorluklara rağmen eğitime önem veriyorlardı. Zira onlar biliyordu ki, yaşadıkları bu hayat bir imtihan. Bu hayattaki gayeleri Allah’ı razı etmek. Allah’ı razı etmek için de O’nun hükümlerine uygun yaşamaları gerektiğine inanıyorlardı. Onun dışındaki her şeye bir araç olarak baktıklarıdan dolayı onlar için fark etmiyordu. Bütün bunların da dışında Gazze halkının direnişçi kardeşlerimize karşı bir dargınlığı vardı. Çünkü Mesicd-i Aksa o kadar çok çignendi ki, Siyonist baskınlarla o kadar çok hırpalandı ki , hatta namaz kılınamaz hale gelmişti. Ordaki annelerimiz hanmefendi kardeşlerimiz, kızlarımız sırf orada namaz kılmak istiyorlar diye ayaklar altına alındılar. Böyle bir zillete karşı sessiz kalınmasına karşı dargındılar. 7 Ekim olduğu gün herkes çok mutluydu.
Yardımların ulaşması konusundaki sorunlar devam ediyor mu? Bu konuda orada neler yaşanıyor?
Elhamdulillah. Yardımlar daha savaşın ilk günlerinde ulaşmaya başlamıştı. Önce nakdi yardımlar ve sonrasında kumanyalar vb yardımlar zor altında Gazze’ye girmeye devam ediyor.Ben takip ediyorum. Neredeyse hergün Gazze ile irtibat halindeyim. Bedenim Türkiye’de ancak ruhum Gazze’de.. Evet yardımlar bir şekilde ulaşıyor ama yeterli değil. Çünkü krizin boyutu çok büyük. Son yüzyılın en büyük katliamları oluyor. Dünya da buna şahid oluyor. Bu nokrada herkes elinden gelenin en güzelini yapması gerekiyor. Bu yardımlar bir sadaka verir gibi değil de sorumluluk bilinci ile yapılmalı. Hem Müslüman olarak hem de insan olarak bu bizim borcumuz.
Filistin’li Esirlerin hangi şartlar altında olduğuna dair haber alınabiliyor mu?Sakıncası yoksa ve özel değilse esaret altında olduğunu üzülerek öğrendiğimiz eşiniz hakkında bizimle paylaşmak istediğiniz bir husus var mıdır?
Filistin’li esirlerle ilgili maalesef yeterli bilgi yok. Biz takip ettiğimiz bazı haberlerde filstin’li esirlerin çok ağır işkencelere maruz kaldıklarını duyuyoruz. Ben kendim o esirlere neler yaptıklarına şahit olmuştum. Binanın içerisinden sesler geliyordu. Çok acı çığlıklar duyuyordum. Muhtemelen işkence yapılıyordu. Dışarıda şahid olduklarım ise şöyle; 15 yaş üstü erkekleri çırılçıplak soyup onlara işkence yapıyorlardı. Kimi soğuktan düşüp bayılmıştı. Kimi de yapılan işkencelere dayanamıyordu. Bırakılan esirler arasında kendine gelemeyen insanlar vardı. Tedavi olmaları gerekiyordu ama Gazze’de sağlık sistemi çöktüğü için bir şey yapılamıyordu. Ne kadar hayata tutunabilirler bilemiyorum. Ama bizler Allah’a tevekkül ettik ve“inna lillahi ve inna ileyhi raciun” kavline teslim olduk. Allah yolunda esir olan ve canlarını veren kardeşlerimizle birlikte sabırla bekliyoruz ve biz biliyoruz ki bu dava Allah’ın davası ve hakikat galip gelecektir. Bize düşen en güzel şekilde tevekkül etmektir. Allah bizden kabul etsin.
Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
Son olarak okurlarımıza, kardeşlerimize ve kendini Müslüman olarak tanımlayan veya kendini müslümanolarak tanımlamasa bile insanım diyen her bir birey ve her vicdan sahibi insana şunu söylemek istiyoırum: Gözlerimizin önünde yüzyılın en büyük katliamı oluyor ve bizler bunların şahitleriyiz. Binlerce çocuk hayata veda etti. Yaklaşık kırk bine yakın şehitten bahsediliyor ve bunların çoğunluğu kadın. Bu şehitlerin çoğunluğu zayıf, normalde korunmaya muhtaç insanlar ve Onlar şuan ümmetin emanetini korumak ve insanlığın değerlerini korumak için mücadelenin en güzelini verdiler ve halen çok büyük bedeller ödüyorlar. Bugün bu değerleri koruman her bir bireyin sorumluluğu aslında. Bu anlamda yapmamz gerekenin en güzelini yapmaya devam edelim. Herkes kendisin sorsun. Mesleği her neyse ve şuan her ne ile uğraşıyorsa, ben bu kutlu dava için ve insanlığın onurunu korumak için ne yapabilirim? Bu soruya cevap verdkten sonra elinden gelenin en güzelini yapmaya devam etmelidir.Aksi halde hepimiz bunun hesabını vereceğiz. Diliyorum Allah’tan, Allah bize sorduğu zaman “Ya Rabbi sen şahid ol ki ben elimden gelenin en güzelini yaptım.” diyebilelim. İşte o zaman Allah da bize şahid olacaktır. Diğer insanlara gelince, bunca zulmü görüp hiçbirşey olmamış gibi yaşayanlara gelince, şunu hatırlatmak istiyorum. Siz sessiz kalmakla bu zulme ortak oluyorsunuz. O zalimlerin hepsi akıttıkları kanda boğulacaktır. Yeryüzünde muhteşem bir sünnet var. Dönüp tarihe bir baksınlar. Muhakkak ki Hak geldi Batıl zail oldu. Batıl yok olmaya mahkumdur.
Yoğun programlarınız arasında bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.